SON DAKİKA
Hava Durumu

Damacana skandalı ve bok yemenin Arapçası

Yazının Giriş Tarihi: 27.07.2012 23:21
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.07.2012 23:21

Yaygın medya; gündemi; magazinin cıvıklığından, kapıdaki tehlikeli savaşa... Gıda güvenliğinden, profesyonel baskı unsuru futbol çıkmazına... Eğitimsizlikten, başımıza bela küresel krize bağlamaktan keyif alıyor... İyi de; skandal olarak duyurulan, suyumuzun içine eden bu firmalar hangileri? Açıklayan yok!

SULAR AKAR SERİN...

'Sudan para kazanma' düşü gerçek olunca, koca koca firmaların su satışlarını görünce cem-i cümle;  'valla bizim köyün bir suyu var; buz gibi' sözlerini daha sık duymaya başlamışsınızdır. Ve hatta 'ahhh şu suyu bir satabilsek' girizgahından sonra, zengin olabilme düşlerine de tanık olmuşsunuzdur.

'Parmağın donar' diyenler mi istersin 'geçende gelen hoca, bunun şifalı olduğunu söyledi haaa, bahçelerde boşa akıyor yahu' cinsinden efsaneleri mi?

Harekete geçip, bir kazma vuran yok elbette. Kooperatif kurup, suyu sağlıklı biçimde analiz ettiren, kentlerin artan su ihtiyacına, alternatif olup, satabilmeyi düşünen de yok.

Bunlar zor iş.

Emek ister...

Düşlerin sınırı mı var?

Öyleyse, yan gelip yattığın yerden, gökten sana bir çuval ekonomik rahatlık gelmesini, bekle de dur...

-    Al sana!

    DAMACANAYA DEVAM...

Valla, bizim köyün suyu da inanılmaz güzel. Gırgır filan geçmiyorum. Üstelik, bütün ilçe gelip, köy meydanından damacanalara su dolduruyor. Henüz, tankerler dayanmadı meydana. Daha bu pazar, sıra bekleyenler hır çıkaracaktı neredeyse. Çünkü, öndeki minibüste siz deyin 30, ben diyeyim 40 damacana var, doldur doldur bitmiyor. Millet, aç ve oruçlu; tepede güneş. İyi ki koca çınar gölge yapıyor yetiştiği kadar...

Eeeee?

Bakınız, duymayan kalmadı, açıklama yapmayan uzman da.

Ne diyorlar?

Kabaca hatırlarsanız 'bu damacanalar, düşük ısı ile üretildikleri için, zaman içerisinde farklı nedenler ile reaksiyona girebilir'

Hadi ben kestirmeden söyleyeyim:

-    Damacana özünden, suya bazı kimyasal içerikler karışabilir.

Olsun; ulus olarak mantığımız ne? Hiç duymadınız sanırım:

-    Bize bir şey olmaz !

ŞERBETLİ MİLLET

'Olmaz' diyorlarsa vardır bir bildikleri. Dört liraya baklava ve/veya bir kangal sucuğun da olamayacağını bilmiyor muyuz?

İyi de, kim alıyor o zaman bu ürünleri?

Yakınına denk gelince öğreniyor millet, artan kanser vakalarını.

Adam dolduruyor damacanaları buz gibi suyla, var mı diyeceğin?

Şimdi, ona uzman olarak dikilip, ayrıca ahkam kesmenin ne gereği var. Ne yapalım, damacananın her tarafı darbelerden beyaz olmuşsa; reaksiyon almış başını gidiyor.

Selametle...

Büyük su firmalarının damacanalarında dışkıya rastlanmış ya, herkes mahsustan şaşırmış gibi yapıyor sanırım.

Sanki, traji-komik tiyatro...

İyi de, binlerce işkembe salonu ne kokuyor ya?

Benim de afiyetle yediğim kokoreç, neyden yapılıyor? Kokusunu kaybetmek için ne kadar kekik koyuyorlar, fark etmiyor mu millet?

Ne diyeyim ki?

-    Zıkkımın kökü...

BOK YEMENİN ARAPÇASI

'Dışkı kalıntısı, kimyasal bileşenlerden daha evladır' desem de, siz bana bakmayın.

Elbette 'dışkı kalıntısı' diye yumuşatılan 'bok' diye yazamadıkları suları içmeyiniz, tüketmeyiniz.

 Ve hatta lütfen satışına destek olmayınız.

İşte, zurnanın 'zııırt' dediği yer burası.

Perakendenin satış noktaları merak içerisinde:

-    Hangi firmalar boka batmış?

Büyük perdeden konuşup 'firmaların çok büyük bölümü' demenin manası nedir?

Sanırım; hepimize diyorlar ki 'bazı yurttaşlar boklu sudan içebilir, yok mahsuru'

Aaaaaa !

Böylesi durumlarda, en net analizi halkımızın, veciz sözlerinde bulduk hep:

-    Bok yemenin Arapçası...

BİZİM KÖYÜN SUYU

Unutmadan ve yeniden yazayım ki, bizim köyün suyu hakikaten çok güzel. Öyle ki, her bölgenin onda güzü var/dı yine var. Büyük mücadelelere/hikayelere dahi konu olmuş çünkü. Zamanında suyu zapt-etmek isteyen büyük/başlara, kahve ortasında dikilen Nuri Efendi'nin sözü, hala konuşulur:

-    Beyim, siz suyun adını yanlış bellemişsiniz. Eğer ki, suyumuzu alırsanız Karapınar kan akar, adı Kanlıpınar olur!

Sonrasında, köy halkı için 'baldırı çıplak' söylemine iğreti olan Küçüksüloğlu Celal ve ahali, mülkü erkanın üzerine yürür, tatsızlık ilerlemeden kahve komple boşalır. Aynı günün gecesinde, epeyce döşenen su boruları, köy halkı tarafından gizlice imha edilir, çalışmalar da bir süreliğine durdurulur. Sonrasında gelen 60 ihtilali imdada yetişir de, Karapınar yine köye kalıp, canımıza can katmaya devam eder...

Ve gerçekten buz gibi suyu Bursa'ya taşımak yerine, her hafta orada olup, kana kana içmek, köklerimize yakın olmak daha büyük keyif.

Analiz filan yaptırmıyoruz..

İçenler çok memnun, meydanda kuyruk bitmiyor.

Sebil...

Bilin ki; umudumuz su değil, yine zeytin. Ama, katkısıııız ! Sadece su ve tuz ile fermante olmuş en doğal haliyle...

Sofranızda, hangi zeytin hoşunuza gittiyse, bilin ki bizim zeytinlere denk geldiniz.

-    Afiyet olsun!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.