SON DAKİKA
Hava Durumu

'Çatışma', 'başkaldırı' ve 'bağımlılık'...

Yazının Giriş Tarihi: 02.02.2015 00:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.02.2015 00:41

Kırsal alandan kentsel alana geçiş sürecinde toplumsallaşamayan büyükler yeni değer yargılarına ayak uyduramadığından ergenlik çağındaki çocuklarını yetiştirirken sorunlar yumağı içinde kalıyorlar.

Ergenlik çağına gelen gençlere anne/babalık yapmaya başlamak uzun erimli bir savaşa girmeye benzer. Gençlerle beraber anne/baba da ergenlik dönemine girer ve olgunlaşma çift yönlü işlemeye başlar...

Birçok anne/baba ve öğretmenler gençlerle beraber olgunlaşmaya katılmadıkları için çözümün bir parçası yerine sorunun temel parçası haline gelirler.

Anne/babalar ergenleşen gençleri istedikleri şekle/kalıba sokmaktansa denetimli serbest bırakmayı öğrendikleri zaman, gençlerin kendilerine özgü bir şekilde gelişmesine olanak tanımış olurlar. Bu olanağı tanıdığımızda aile içi demokratik geleneği güçlendirerek demokratik toplumun oluşmasına büyük bir katkı yapmış oluruz.

Çoğu anne/baba için çocuğun olgunlaşması için serbest bırakarak olgunlaşmasını beklemek çok zordur, bazen bizim toplumumuzda mümkün de değildir. Çünkü yaşamının hiçbir evresinde özgür ve bağımsız gelişimden kaynaklanan değerlerden beslenmemiştir. Sürekli günah/sevap, ayıp, dur, kalk, otur kalıpları içerisinde davranmışız.

Çocuğumuz toplumsal değerlere ve kalıplara uymuyorsa hem kendimizi hem de çocuğumuzu başarısız duygusuna kapılırız ve ona göre tepki veririz. Öğrendiğimiz kalıplaşmış baskı sistemi otomatik olarak işlemeye başlar.

Çocuğumuzun olgunlaşma devresi gelip çattığında bizler doğru tepkiler vermediğimizde kızlarımız ve oğullarımızla "çatışma" kaçınılmaz olur. Gezi parkı olaylarında yaşananda birebir aynıdır. Gençlerin tepkisine baskı kurarak karşılık verilince olgunlaşmaya başlayan gençlik "toplumsal çatışma" ortamında karşılık vermiştir.

Aile içerisinde ya da toplum ortamında ergenleşen gençlere baskı arttıkça ya çatışmayı ve isyanı derinleştiririz ya da tamamen "bağımlı gençlik" yaratmış oluruz. Her iki durumda gençleri olumsuz etkiler.

Halil Cibran 'Çocuklar' şiirinde anne/babalar çok güzel anlatmıştır.

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü yaşam geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

Biz büyüklere bu şiirde anlatılan çok hoş gelir; ama yaşama geçirmeye geldiğinde hepimiz zorlanırız.

Çocuklarıyla çatışan, gençlerini kaybedilmiş bir kuşak gören ve yaşamın dinamiklerine değil kendi değer ve inanç kalıplarıyla kindar/dindar yeni kuşak yetiştirmeye girenler bilsinler ki, "çatışma" ve "başkaldırı" kaçınılmazdır.

Gençliğin bir kısmını bağımlı hale getirerek uyuşturmayı başarı zannedenler gençliğin yaratacağı enerjiyi de yok ederler...

Yani sorun geçmişle geleceğin çatışmasıdır. Gelişmeye ayak uyduranlar gelişerek, büyüyerek ve üreterek geleceğe egemen olurlar...

Türkiye'nin uygarlaşamamasının nedeni kendi cehaletidir. Var olan 'cehaleti' de kendimiz yeniden üreterek günümüze uyarlıyoruz, yani tüketim alışkanlığında sadece maddi unsurları tüketmiyoruz, filizlenen çağdaş yaşam değerlerini de yok ediyoruz.

Bu toplumun gençleri, düşünmenin soru sormakla başladığını öğreniyorlar mı acaba ya da öğretebiliyor muyuz?

Biz ise, gençlerimizi aile ortamında ve eğitim kurumlarında öğütüp yok etmekle meşgulüz şimdilik...

twitter.com/yazicimuhsin
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.