SON DAKİKA
Hava Durumu

Yazık, çok yazık...

Yazının Giriş Tarihi: 16.12.2017 00:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.12.2017 00:48

Sosyal medyada bir hafta önce işlenmiş bir cinayet anının güvenlik kamerasındaki kaydını izliyorum.

Ümraniye'deki olayda ayrı yaşadığı eşini bir otele girerken gören adam kadını sıkıştırıyor. Neler olabileceğini hisseden kadın resepsiyon kabinine sığınıyor. Ortamda kadının kocasından başka üç erkek daha var. Adam sert, kendisini yatıştırmaya çalışan erkekleri "karışmayın!" tehdidiyle savuşturuyor. Adam, "Polis çağırırım ha!" diyor. Belli ki herkes polisten tırsıyor. Bir erkek daha girip çıkıyor kameranın görüş alanına. Sinirli koca kadına "Benimle gel konuşacağız!" diyor, kadın gitmiyor.

Adam sinirli hareketlerini arttırıyor. "Ben seninle görüşmüyorum zaten Hakan" diyor genç kadın. İşte ondan sonra film kopuyor. Adam belinden mi cebinden mi artık nerdense bir bıçak çıkartıyor, "Yapma abi!" diyor önce oradaki genç erkekler, dinleyen kim. Koca kadını o daracık alana kıstırıp bıçaklamaya başlıyor, o anda erkeklerin hepsi kaçıyor, kadın yalvarıyor, koca bıçaklamaya devam ediyor. Kadının yakarışları kimseden ses bulmuyor, kimse gelip adamın üzerine atlamıyor. Koca öyle hale geliyor ki elindeki bıçağı çift eliyle kavrayıp ölümüne saplıyor kadına. Kadının nefes alışları duyuluyor kamera kaydında, kendisi görünmüyor. Adam işini(!) bitirip gidiyor, kadın can çekişmeye devam ediyor. Hepi topu üç dakika içinde genç bir hayat vahşice sona eriyor.

Kimse karı kocanın arasına girmiyor, kimsenin aklına polis çağırmak gelmiyor, ortada kimse görünmüyor.

Duygu oracıkta can veriyor...

****

Adamın sosyal medya hesabına bakıyorum. Yüksek bir inşaatta pozları var. Bir de çocuğu ile pozu. Nedense çocuk ürkek, korkak ve ağladı ağlayacak çıkmış fotoğrafta.  Hesabındaki hakkında bölümünde "1981 tarihinden beri karmaşık bir ilişkisi var" yazıyor.

16 Ekim 2016 paylaşımında "herkez hakkını helal etsin benim son bikaç günüm can alıcam listede kabarık daha beni 7 yıl göremiceksiniz 7 yıl sonra RABBİM kerim" yazıyor. 

Paylaşımının altına, daha önce karısının yanına giderek kendisi gibi bir pislik için 1 gün bile yatmaya değmeyeceğini, onu Allah'a havale ettiğini, çocuklarını bir pislik için zalim dünyada yalnız bırakmayacağını yazmış. Paylaşıma yapılan yorumlar onu caydırma yönünde.

Lakin Hakan Kadakal caymamış...

Durun daha bitmedi, Hürriyet'ten Aziz Özen'in haberine göre ortada epey bir şiddet ve Duygu'nun annesinin tabiriyle kızının alıştırıldığı "her bi b.k" var...

Hakan'ın kardeşine göre ağabeyinin işlediği cinayet bir 'namus cinayeti' ve ağabeyi tam bir 'erkek'!.

Hakan'a göre cinayet bir cinnet anı.

Duygu'nun annesine ve kız kardeşine göre adam tam bir cani.

Bize göre kahrolası bir katil.

Duygu'ya göre....., Duygu'ya göre mi, Duygu öldü...

****

Cinayet haberinde Duygu'nun hayatına bir baktım da, Duygu yaşarken de bir ölüymüş aslında.

Belli ki Hakan'ın kendisine gösterdiği tutkulu aşka tutulmasıyla imzalamış ölüm fermanını. O imzayı attığında sonsuza kadar bağlamış hayatını.

Gün gelip ayrılmak istediğinde ise medenice ayrılamamış.

Kocasıyla birlikteyken de insanca yaşamamış aslında, ayrılınca da insanca yaşayamamış.

Velev ki koca cinayet günü engellenmiş olsaydı, bir başka gün çıkıp dikilecekti kadının karşısına. Kadın koruma istese verilmeyecekti belki. Koca hapse atılsa üç gün sonra çıkacaktı. (Cinayet için bile kendine yedi yıl biçmiş adam zaten. Yedi yıl sonra çıkınca da geride kalanları halledecek ihtimal.)

Duygu bu açmazdan nasıl kurtulacaktı?

****

Duygu ve daha niceleri kendini bulamamış bu toplum içinde inim inim inliyor yıllardır.

Kadınlar kadın olamıyor, insandan sayılmıyor, namus hep kadının sırtına bindiriliyor.

Erkek namuslu yaşamayı bilmiyor, namuslu koca, namuslu baba, namuslu adam olamıyor. Namusunu korumak adına erkeğin bildiği tek şey kadını öldürmek oluyor.

Karısına, yani adamın "malı"na birisi yanaşacak olursa, bir anda adamın namus damarı kabarıyor.

Yanaşan da belki kendisi gibi "mal"ı götürmek istiyor. "Mal" sahibi de haliyle buna ayar oluyor.

Kadına soran yok, kadın sadece o "mal" sahibinden bu "mal" sahibine dolanıp duruyor.

Ya sevgi, ya şefkat, ya aşk, ya yuva, ya evlilik, ya aile, ya huzur, ya sadakat?

Duygu ile Hakan hikâyesinde ve pek çok hikâyede bu kavramları aramayın.

Bozulan toplumun bozuk ürünleriyiz artık.

İnsanca yetişip insanca yaşaması gereken Hakanlar, Duygular ezilip bozuldu bu sistemde. Her gün benzer kurbanlar veriyoruz sisteme.

Çürümüşlük, kokuşmuşluk, adaletsizlik, ahlâksızlık diz boyu.

Bu bataklık içinde bata çıka yaşamaya çalışıyoruz işte.

Soruyorum şimdi:

Yazık değil mi bu gençlere, yazık değil mi bu millete, yazık değil mi bu devlete, yazık değil mi geleceğimize...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.