SON DAKİKA
Hava Durumu

Yapabilirim, yapabilirsin, yapabiliriz

Yazının Giriş Tarihi: 13.12.2019 23:33
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.12.2019 23:33

%100 YAPABİLİRİZ!

Kadını, dolayısıyla toplumu güçlendirmek üzere yapılan çalışmalardan birisi de, farklı alanda başarıya ulaşmış 9 kadını topluma tanıtarak farkındalık yaratmak ve "Sen de yapabilirsin!" demek üzere yola çıkan Tuluhan Tekelioğlu'nun "Yapabilirsin" belgeseli.

Türk Tuborg A.Ş.'nin "100% Gönüllüyüz" kapsamında desteklediği belgesel, Türkiye genelinde kadınlara ilham vermek için şehir şehir geziyor.

Bu sosyal sorumluluk projesinin altıncı etkinliği bugün (12 Aralık 2019) Bursa'da, Almira Otel'de gerçekleşti.

"Kadın Varsa İmkânsız Yoktur"
Tuluhan Tekelioğlu'nun 40 dakikalık belgeselinde yer alan 9 kadın "nasıl yapabildiklerini" anlatıyorlardı filmde. Perdede onları seyrederken alkışlarla gözyaşları birbirine karıştı. 
O kadınları ben de tek tek anlatmak isterim sizlere kısaca.

* Berna Şen
Türkiye'nin ilk F-16 pilotu Berna Şen kendisine, "Tamam, sen artık bizdensin. Sen bunu yaptın ama bütün kadınlar bunu yapabilirler mi? Buna kefil olabilir misin?" diye soran yüksek rütbeli komutanına, "Siz bütün erkeklere kefil olun, ben de bütün kadınlara kefil olacağım." diyerek pilot olmak isteyen ve bu uğurda çok ama çok çalışan kişinin, kadın-erkek ayrımına uğramasının haksızlık olduğunu göstermiş.
Her zaman herkese, uçuşundan sorumlu olmayan bir hocaya bile kendini ispat etme zorunluluğu yaşamış.

* Nuran Erden
Germiyan'da yaşayan Duvar Ressamı Nuran Erden özgürlüğü kısıtlanır diye hiç evlenmemiş. 27 yaşında üniversiteye başlamış, 30 yaşında Halıcılık Meslek Okulu diploması almış. Köyünde üniversite mezunu tek kadın olarak yaşıyor ve köy evlerinin duvarlarını boyuyor. Duvarını boyayacağı eve, duvarın temiz beyaz boya ile boyanmış olmasını şart koşuyor. O gün canı nasıl isterse öyle boyamak istiyor duvarı. Sınırlandırıldığı zaman sinirleniyor. Köyünü boyama işi bittikten sonra ne yapacağını soranlara da, "Köy bitsin, Türkiye'yi boyayacağım!" diyor.

* Altın Mimir
Avukat Altın Mimir Ovacıklı 9 çocuklu bir ailenin en büyük kızı. Kendisinden sonra 7 kız kardeşi daha olmuş. Neyse ki sonunda oğlan bulunmuş da "erkek çocuk" sorunu hallolmuş. Erkek çocuk doğruna kadar anne kendini hep eksikli hissetmiş. Kadının hep erkeklerin arkasından yürüdüğü bir yörede, lacivert döpiyesli bir kadının önde yürüyüp, arkada kendisini saygıyla takip eden erkeklerin olduğunu görünce şaşırmış Altın. Kadının kim olduğunu sorunca, yeni atanan Savcı Nurhayat Hanım olduğunu öğrenmiş. O zaman karar vermiş: "Ben savcı olacağım!"

* Nazmiye Muslu Muratlı
Milli Halterci Nazmiye Muslu Muratlı kalça çıkığı ile dünyaya gelmiş. Yanlış ameliyat sebebiyle komaya girmiş, öldü diye morga kaldırılmış. Babası ölmediğini anlayınca tekrar hayat dönmüş ancak hiç yürüyememiş. Üzülmüş mü bu duruma, üzülmemiş. Çünkü ailesi onu hiçbir zaman engelli olarak görmemiş. Tesadüfler eseri haltere ilk başladığında, 37.4 kiloluk haliyle 55 kilo kaldırmış. 2010 Dünya Halter Şampiyonası'nda rekor kırarak altın madalya almış. 2016 Rio Olimpiyatları'na dünya rekorunu kırmış. Babası erkek evladından umduğunu kız evladından bulmuş. Şimdi 2020 olimpiyatlarını hedefliyor Nazmiye. Hatay'ın Dörtyol ilçesinde yaşıyor. 2013 yılında evlendiği eşiyle mutlu bir hayatı var. 2020 olimpiyatlarının ardından bir de bebek sahibi olmak istiyorlar.

* Gülsüm Kav
Doktor ve Tıp Etiği Uzmanı Gülsüm Kav, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun kurucusu. Platform şu anda yaptırım gücü en yüksek kadın örgütü haline gelmiş. 2005 yılında hastane odasında öldürülen Güldünya Töre, Gülsüm Kav'ın kırılma noktası olmuş. Tek başına mücadele eden kadınların yanında olarak onlara "Asla yalnız yürümeyeceksin!" demiş. Yaşanan cinayetlere ve hepsinin hemen unutulmasına bakıp, "Bu toplum alzheimer oldu!" diyor Gülsüm Kav. "Türkiye'de bize hiç benzemeyen kadınlar da uyandı, ben onlara Yeni Havva'lar diyorum." diyor.

* Ece Apaydın 
Adıyaman Fevzi Çakmak Ortaokulu müzik öğretmeni Ece Apaydın, 1 liralık plastik bardaklarla öğretmeni olduğu çocukların hayatlarını değiştirmiş. Sözlerimi Geri Alamam şarkısı eşliğinde plastik bardaklarla yaptıkları ritim performans YouTube'da izlenme rekorları kırmış. İstanbul TED Lisesi ile kardeş okul olmuşlar. İki ritm atölyesine sahip olmuşlar. İstanbul Senfoni Orkestrası okula iki piyano hediye etmiş. Onlar da uluslararası müzik festivalleri için çalışmaya başlamışlar. Sevginin değiştirme gücüne inanan Ece Apaydın, daha önce görev yaptığı okullarda da farklı projelere imza atmış. "Kadınlar bu konuda pek yeterli olamıyor, bundan öteye gidemezsin!" diyenlere inat Ece öğretmen çok ötelere gidiyor.

* Ümmiye Koçak
Oyun Yazarı ve Yönetmen Ümmiye Koçak 10 kardeşin altıncısı olarak Adana'da doğmuş. İlkokul mezunu Koçak'ın ilk okuduğu kitap Gorki'nin ANA'sı olmuş. Çevresindeki erkeklerin kadınlara davranışlarını beğenmediği için, insanı insana insanla anlatmayı, sanatla anlatmayı seçerek köyünde sadece kadınlardan oluşan bir tiyatro kurmuş Koçak. Bunun için önce kayınvalidesinden izin almış. Sonra tiyatroda oynayacak kadınların kocalarından izin istemiş. Okuma bilmeyen kadınlara okumayı öğretmiş. 2001 yılında Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu'nu yedi kadın ile kurmuş. Kültür Bakanlığı'ndan destek almış, sinema filmi çekmiş. "Ne zaman birisi çıkıp yapamazsın dese, işte o zaman içimde bir volkan patlar!" diyor Koçak. 

* Aslı Elif Tanuğur
Gıda Mühendisi Aslı Elif Tanuğur oğlu ölümcül bir hastalığa yakalanınca ve aradığı hiçbir yerde oğlunun derdine derman bulamayınca, oğlunun hastalığına şifa bulmak için laboratuvar ortamında kendisi çalışmaya başlamış. Yaptığı araştırmalarda hep Propolis-Arı Sütü ile karşılaşmış. Bal üretimi yapan bir şirkette çalışan Tanuğur, propolisi biz üretelim demiş lakin şirket bu teklife sıcak bakmamış. O da kendisi üretmiş. Bu sayede oğlunun da hayatı kurtulmuş, oğlu ile birlikte Türkiye'deki pek çok arıcının hayatı da. 2017'de KAGİDER'in Gelecek Vaat Eden Kadın Girişimcisi ödülüne layık görülmüş. Aynı yıl TÜBİTAK'tan inovasyon ödülü almış. 

* Nuran Özyılmaz
Kars'ın ilk kadın girişimcisi Nuran Özyılmaz Kars Kaz Evi'nin kurucusu. "Kızını ez, kazını ezme!" denen bir anlayıştan, "Kızını yücelt, kazını da pare et!" anlayışına gelmiş. Kızı, kaza ezdirmemiş, kazı paraya çevirmiş. "Kaza ve kızlarıma minnet borçluyum" diyor. 32 yaşındayken, en büyüğü 12, en küçüğü 1 yaşında olan dört kızıyla, kolundaki 10 bileziği bozdurarak çıkıyor yola Özyılmaz. Önce örgüyle koyuluyor işe. 18 yıl sürüyor örgü işi. Bu arada kızlar büyüyor. 2008 yılında dört masalık bir dükkan kiralayıp yemekler yapmaya başlıyor Nuran Hanım. Dükkanın adını Kars Kaz Evi koyuyor. Sonra daha büyüyor işletme ve 60 kişilik yan dükkana taşınıyor. Kars Kaz Evi düşüncesi ile kaz yetiştiricilerine pazar kapısı oluyor. Kazcılık kadın işi olduğu için, kadınlar kazları temizlenmiş halde getirip paralarını alıyorlar. Böylece bir kadın istihdamı doğuyor. Kars'ın kazı ünlü oluyor. Kaz paraya çevrilince erkekler de mutlu oluyor.

Birleşmiş Milletler ve Turizm Bakanlığı'ndan ödüller alıyor. 
***
Bugün belgeselde izlediğim kadınların hayat öykülerini, Tuluhan Tekelioğlu'nun YAPABİLİRSİN kitabından okuyarak daha detaylı öğrendim ve bu sayede okuduğunuz satırları yazdım.

Tuluhan Tekelioğlu bu kitabı "Cesaret gösteren tüm kadın kardeşlerine" ithaf etmiş.

Yapamazsın diyenlere inat "yapanları", "yılmayanları", "başaranları", "alkışı söke söke alanları" anlatmış.

Kapak fotoğrafında göreceğiniz üzere, belgeseli izlerken yanımda oturan Kars Kaz Evi sahibesi Nuran Özyılmaz'ın yüzündeki ifade ve o ifadeye Tuluhan Tekelioğlu'nun bakışı görülmeye değerdi. 

O anların mutluluğuna ben de ortak olmak istedim böyle bir karede.

Belgesel filmin izlenmesinin ardından Tekelioğlu, Nuran Özyılmaz ve Aslı Elif Tanuğur sahneye çıkarak kendilerini salonda kendilerini hayranlıkla izleyen, aralarında erkeklerin de olduğu, katılımcıları selamladılar. Etkinliğin sonunda Tuluhan Tekelioğlu, konuklar ve tüm katılımcılar hep birlikte "Kadın Varsa İmkansız Yoktur, Yapabiliriz, Yapabilirsin" diye haykırdılar dünyaya.

"Cesaret Bulaşıdır" sözleriyle cesaret verdiler kadınlara.

Neden ama neden?
Bu yaşam hikâyelerini dinledikçe, bu kadar çırpınmak, bu kadar mücadele, bu kadar zorlanmak niyedir diye sorarım hep.
Kadın doğmuş olmak bir suç mudur?
Yan yana yürümek bu kadar zor mudur?
Kadın cinsi olarak hayatın boyunca kendini ispat etmek zorunda kalarak yaşamak ne kadar acı.
Ben de okula gidip meslek sahibi olabilirim, ben de bisiklet sürebilirim, ben de araba kullanabilirim, ben de araba tamir edebilirim, ben de uçak uçurabilirim, ben de kay kay yapabilirim, ben de balık avlayabilirim, ben de uçurtma uçurabilirim, ben de pantolon giyebilirim, ben de gece dışarıya çıkabilirim, ben de para kazanabilirim, ben de ben de ben de...
Şimdi bir de erkek cinsine bakalım.
Baktınız mı?
Ne gördünüz?
"Hiç" değil mi?
Çünkü yukarıda kurduğum uzun cümledeki "de", erkeğin ta kendisi.
Erkek yapabiliyorsa, ben "de" yapabilmeliyim diyor kadın.
Kadın yapabiliyorsa ben de yapmalıyım diyerek mücadele eden, mesela ütü yapmanın ya da bulaşık yıkamanın savaşını veren erkek görmedim ben. Ben de yemek yapabilirim, beni de mutfağa alın diye pankart açıp eylem yapan erkek görmedim.
Kadınlara karşı eylem yaptıkları tek bir konu var, o da nafaka hakkını kadının elinden almak üzerine.
Angarya işler hep kadında, iş gibi işler hep erkekte.
Kadının emeği sayılmaz, erkeğin emeği baş tacı.
Kadın pasif, erkek aktif.
Kadın para da kazanabilir, çocuklarına da bakabilir, arkadaşlarına ve akrabalarına da zaman ayırabilir. 
Ancak bir erkeğin hepsini bir arada yapması zor.
O zaman niyedir bu afra tafra?
Daha kendini toplayamıyorken...
Koro halinde "Yapamazsın!" derler kadına, "Sen kızsın ortalarda gezinme!" derler, "Erkekten çok bilme bakalım sen!"derler, "Elinin hamuru ile erkek işine karışma!" derler, "Sen evine bak, başka bir şeye bakma!" derler, "Okuma, yazma, konuşma, gelişme, sokağa çıkma, araba kullanma, başını açma, başımıza iş açma, icat çıkartma!" derler. 

Kadının Adı Yok
Kadın "Peki" deyip onların dediklerini yapınca da insafsızca "Kaşık düşmanı!" derler, "Ben çalışıyorum sen yiyiyorsun!" derler, "Kıt akıl!" derler, "Bizimki!" derler, ezdikçe ezerler. Kadının birazcık sesi çıksa, birazcık isyan etse "Ne o len, bilmemne mi olacaksın başımıza?" derler, kadın kendi parasını kazanmaya başlarsa "Ne bu havalar!" derler, kadın ayrılmak isterse "Sen benim malımsın!" derler, kadın sevdiği ile evlenmek isterse evlendirmez, kadını kendinden 40 yaş büyük adama peşkeş çekerler.
Bir yandan kadını "analık ve kadınlık" mertebeleri ile kutsarken, bir yandan da o vasıflar ile kadını müebbete mahkûm ederler. 

Çocukluklarında sokaklarda koşup oynarken, büyümeye başlayınca hemen setler konuluverir kız çocuklarının önüne.
Kız çocuğunun bütün suçu dişi doğmaktır. Kadının bütün suçu dişi doğurmaktır. Düşünülmez ki, tüm kadınlar sadece erkek doğursa bir sonraki nesil hiç olmayacaktır.
Kendini dünyanın en tepesine yerleştiren 'insanoğlu'na göre doğadaki en suçlu dişi, hep 'KADIN'dır.
Kendini günaha sokan, şeytana uyduran, bu sayede de cennetteki hurilerden edip cehennemde yanmasına sebep olan kadın.
Tamam kabul de, cennetteki huriler de kadın...

Kadınları "efendi-köle" dünyasından çıkartıp onlara insanca muamele eden ve onları güçlendiren çalışmalar sayesinde kadınlar ayaklarının üzerinde durmaya başladılar artık. Erkek bu yeni durumu biraz, (tamam, biraz değil epey), yadırgasa da, kendi tahtının sallandığını düşünse de, bu onun için de büyük bir konfor aslında.

Yanında konuşabileceği, gurur duyabileceği, hayatı omuz omuza paylaşabileceği, mutlu ve başarılı bir kadının olması kötü mü?
Tabi kadının yanında da konuşabileceği, gurur duyabileceği, hayatı omuz omuza paylaşabileceği, mutlu ve başarılı bir adam olması da hiç kötü değil.
Hani eski Türklerde olduğu gibi...

Eş - Yarim / Katun / Kadın - Hatun
Eski Türk boylarında kadın, özgür ve eşit bir toplumsal konuma sahipti. "Eş" ve "Yarim" kelimesi bu kadın erkek eşitliğini ifade açısından "Eş-Eşit ve Yar-Yarım" kelimesinden türeyerek ifade edilmiştir. "Kadın"kelimesi ise İskit/Saka Türklerinden beri Kağan eşi veya Kadın hükümdar anlamında kullanılan "Katun" kelimesinden türetilerek, "Kadın ve Hatun" şekline dönüşmüş. Yine "Hanım" kelimesi de Moğol ve Türk hanlıklarında Han eşlerine verilen isim.
Neyse ki kadın-erkek meselelerine kafayı çok takmayan bir nesil geliyor artık.
Bağnaz kafayı güdenler nasıl düzeltilir, işte o bir muamma...

Eşitlik Berekettir
7 Mart 2017 tarihinde Yeşim Tekstil tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü programı kapsamında 'Kelebeğin Dünyası'nın konuğu olan, WEPs İş Dünyası Sözcüsü, TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı ve SUTEKS Group Yönetim Kurulu Başkanı olan Nur Ger'i dinlemiş, ana sponsorluğu SUTEKS tarafından yapılan ve Türkiye'nin dört bir yanından dokuz kadının yaşam öyküsünün anlatıldığı (bugün izlediğim) 40 dakikalık belgesel filmin kısa tanıtım filmini izlemiştim. 
Eşitlik Berekettir başlığı ile yazdığım o günün yazısı benim için her zaman iyi bir kaynaktır.


O gün tanıtımını izlediğim filmin, bugün tamamını izledim.

İçlerindeki gücü keşfederek hayata sıkı bir imza atan kadınlara ve o kadınları bulup çıkartan Tuluhan Tekelioğlu'na bir kez daha hayran kaldım.

Türk Tuborg A.Ş. Kurumsal İletişim Yöneticisi Ece Duyar'ın dediği gibi; pek çok departmanının başında kadınların bulunduğu ve kadınlara eşit fırsat ilkesini benimsemiş bir şirket olan Türk Tuborg A.Ş.'nin, "100% Gönüllüyüz" kapsamında desteklediği sosyal sorumluluk projesi Türkiye'nin farklı illerinde devam edecek.

Şehrinize geldiğini duyduğunuz anda gidip izleyiniz. Ücretsiz olarak verilen YAPABİLİRSİN kitabını, çevrenize de vermek üzere bir'den fazla alınız.
Filmde ve kitapta "Ne yapacağım, nasıl yapacağım, yapabilir miyim?" sorularına cevaplar bulacaksınız.
En çok da yapamazsın diyenlere kulak tıkamak gerektiğini anlayacaksınız.

Evet, ben daha fazlasını hak ediyorum deyin ve çıkın yola.
Kendinize yapabilirim deyin, karşınızdakine yapabilirsin deyin, bir araya gelin yapabiliriz deyin.
Siz yolunuzdan dönmediğiniz sürece emin olun herkes sizin yanınıza gelecektir.
İşte örnekleri yukarıda...

Bir örnek de burada:
Anlat Canan Anlat kitabımı Tuluhan Tekelioğlu'na takdim ederken, içine "Yapabilen kadınlardan biriyim ve ben de yaptım..." yazdım naçizane.

Bir F-16 pilotu değilsem de kendi halinde bir yazardım.

Laf aramızda, fena da yazmazdım... :)

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.