SON DAKİKA
Hava Durumu

'Ya yeni bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol açacağız'

Yazının Giriş Tarihi: 15.01.2015 01:26
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.01.2015 01:26

Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu ama siyasette gerilim ve kutuplaştırıcı tarzının ve dilinin doruklarında geziniyor.

En son "saray musameresi" kuşkusuz basit bir görgüsüzlük olarak geçiştirilemez. 2015 Haziran seçimlerini bir kez daha AKP tek başına iktidar olarak kazanmayı başarabilirse ülkemizin ve bizim nerelere doğru gideceğimizin bir göstergesi de o "saray musameresindeki bornozlu arkadaşlar" olacaktır.

Durum ve gelecek ile ilgili kaygılar insanın içini karartmaya yetiyor. Ülke 2015 Haziran seçimlerine kitleniyor.

Bu nedenle bu seçimleri, tüm bu siyasal riskleri, geleceğimizi, eğitimin gericileştirilmesi nedeniyle çocuklarımızın geleceğini birlikte düşünmek zorundayız.

Böyle bakınca ihtiyaç ortada;

1- 2015 seçiminde AKP geriletilebilecek en dip noktaya doğru geriletilmelidir. En azından "başkanlık sistemi ve anayasa değişikliği" yapabileceği milletvekili sayılarına ulaşamamalıdır.

2- Seçim sonrası siyasal sürecin daha sert geçeceği düşünülerek bildik siyasetin sınırlarına sıkışmış milletvekili profilerden öte daha mücadeleci, solcu, emekten yana, çevreyle barışık, devrimci, muhalif, akıl dolu, bilim dolu, örgütçü vekil sayısı Meclis'te mümkün olduğu kadarıyla arttırmalıdır

Durum bu kadar basit yani...

Büyük teorik tartışmaların belki bir anlamı olabilir ama "siyasetin matematiği" bu yalınlıkta bir görevi bize tanımlıyor.

Peki bunu nasıl başaracağız?

İşte tartışmamız gereken , tarışmamıza ihtiyaç duyulan nokta da burası...

Birincisi için yanıt kolay. AKP ne kadar az toplumsal desteğe inerse sonuç o kadar iyi demektir. Burada hiç arzu etmesek de AKP'nin oy kaybedip MHP'nin oyunun bile yükselmesi bu matematiğe sonuçta hizmet eder.

Ancak kuşkusuz AKP'nin kaybedip bir başka sağ alternetifinin yükselmesi kadar basit bir denklemle de karşı karşıya değiliz. Sorun ne yazık ki bu kadar basit değil.

Bu birinci ihtiyaca biraz yanıt verecek bir fotoğraf oluşturur ancak ikinci ihtiyacı başaramazsak ne olur? Ne yazık ki bu durum yine bu ülkenin umudunda nefeslenmeye olanak tanıyacak bir ortam yaratmaz, yaratamaz.

Bu nedenle ikinci ihtiyacı da tartışmak ve bugünlerden bir akıl geliştirmek durumundayız.

Tartışmayı, en "imkansız gibi görünen, ama neden olmasın?" diye düşündüren olanakları tartışarak ilerlertirsek;

1- AKP'nin yarattığı bu saltanat ortamından, hırsızlıktan-yolsuzluktan, saltanat düzeninden, savaş çığlıklarından mağdur olan başta CHP olmak üzere HDP, Birleşik Haziran Hareketi, Halkevleri, Alevi çevreleri ve örgütleri, emek örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri, diğer sol birikimler "yüksek bir gönüllülükle", "ihtiyacı hisseden" bir yerden geniş bir cephe oluşturarak, birlikte seçime girebilir.

Siyasetin karmaşası, yılların birikmiş gerilimleri, gelecek projeksiyonlarındaki farklılıklar, siyasal hatlarda oluşmuş derin faylar bu olanağı ciddi ölçüde kısıtlamaktadır, bunun farkındayım. Ancak tüm bunlardan bağımsız düşünürsek siyaset aklı bize bunu işaret etmektedir. Zordur ama yapılamaz değildir.

2- AKP'nin mümkün olan en geri noktaya çekilmesi açısından kritik tartışmalardan birisi de HDP'nin seçime parti olarak katılma kararıdır. HDP yetkilileri haklı bir noktaya işaret etmektedirler. Bağımsız adaylarla girilen seçimde HDP 35-40 milletvekili çıkarabilirken, parti olarak seçimlere girdiğinde 70 civarında miletvekili çıkarmayı hesaplamaktadırlar. Aradaki vekillikler ise AKP'ye yaramaktadır. Bu nedenle bu karar AKP'nin geriletilmesi açısından değer taşımaktadır.

Ancak buradaki kritik soru ve kaygı "ya HDP baraja takılırsa?" olmaktadır.

Bu durumda başkanlık sistemi ve anayasa değişikliği dahil olmak üzere AKP'nin doğal olarak da Tayyip Erdoğan'ın önü açılacak eli güçlenecektir.

Ülkenin içindeki karanlık haller düşünüldüğünde bir tartışma ve çalışma yürütülerek tüm bunlara çözüm üretilebilir.

CHP ve HDP bir tür "siyaseten yüksek gönüllük" gösterebilirse seçimlere Kürt illerinde CHP, HDP'nin adaylarını göstererek girebilir. CHP'nin baraj sorunu olmayacağı için CHP şemsiyesi altında HDP'li vekiller seçilebilir ve AKP'de hak etmediği vekillikleri kazanamaz.

Seçim sonrasında isterlerse HDP'liler ayrılarak kendi gruplarını kurabilir. İstanbul gibi illerde de HDP'li adaylar CHP çatısından ya da bağımsız seçilebilir.

Zaten düşünüldüğünde Kürt illerinde CHP seçimleri etkileyecek bir oy alamamaktadır. Bu nedenle "artık oyların" AKP'ye yaraması da önlenebilir.

Aynı şekilde batı illerinde CHP Birleşik Haziran Hareketi ve emek örgütlerinden, sol ekiplerden mücadeleci adaylara listelerinde yer vererek bir tür "cepheyi" seçim taktiği üzerinden oluşturabilir.

Bu durumu sağlamanın önünde ciddi engeller olduğunu bilerek bu başlığı da tartışmak istiyorum. Burada CHP'nin başta kendi seçmenlerinde "ulusalcılar" olarak bilinen ekiplerden ve sermaye ilişkilerinden özel çekince hissedeceğini de elbette düşünüyorum. Ancak AKP'yi geriletecek her tür formüle kafa yormamız gerektiği de ortadadır.

3- Birleşik Haziran Hareketi(BHH) bu memlekette muhalefetin sadece "parlamenter muhalefet" olmadığını gösteren "Gezi direnişi" nden güç alarak önemli bir arayışı başlatmıştır. Umutlu bir çıkış yapmıştır. Kapsayıcılığı elbette daha da arttırılabilir ancak bir araya gelmeye çalışan her umut bir ışıktır. Kitlesel karşılığı henüz ölçülemez olsa bile "fikri ağırlığı" yüksek bir arayıştır Birleşik Haziran Hareketi.

BHH sokakta diğer muhalefet güçleriyle bir "kuvvet" yaratabilirse gerek CHP ve gerekse de HDP arasında bir birleştirici işlev görebilir. BHH'nin bu rolünü, klasik siyaset taktiklerine kurban etmeden -üç, beş vekil derdine düşmeden- unutmamak gerekir.

Gezi direnişinde oluşan, siyasal partilerden bağımsız tepkilerin seçim ortamına etki etmesi ve sokak muhalefetinin önemini hatırlatması açısından BHH'de tartışma başlıklarının içerisine mutlaka "AKP'nin geriletilmesi" sorumluluğunu eklemelidir.

4- AKP'nin geriletilmesi üzerinden yapılacak arayışlar bir karşılık bulamazsa ve CHP seçime ayrı, diğer sol partiler ayrı, HDP ayrı olarak katılırsa sonuç ne olur? Birlikte bir kez daha bunun üzerinde düşünelim. Emek örgütlerinin ve meslek örgütlerinin, diğer muhalefet çevrelerinin "heyecandan yoksun kalma" halini de bunun üzerine ekleyelim.
Bu durumda elimizde teselli olarak sadece "umarız HDP barajı geçer ve bu ülke umulduğu gibi rahat bir "başkanlık sistemi" macerası yaşamaz" kalır. Bu nedenle HDP'nin barajı geçmesi meselesi AKP'den mağdur olan her çevrenin ve kişinin sorunu olur. Çabayı gerektirir.

Diğer yandan CHP'nin kendi iç dengeleri, sağa yanaşma halleri, adaylık çekişmelerinin yaratacağı hırpalanma, kişisel ikballer üzerinden kurulan siyaset dengelerini de ayrı bir kaygıyla izlemek gibi bir sorunumuz daha olur.

Bu tartışma şüphesiz uzatılabilir. Ben burada duracağım.

Ancak 2015 seçimleri bu ülkenin geleceğinde diğer tüm seçimlerden farklı olarak başka bir kritik değer daha taşıyacaktır.

Bu durum da bir yanımız umut, diğer yanımız "siyasetin cilveleri" nedeniyle umutsuz bir arayış içinde olabilir?

Umutsuzluk olmaz. Antik çağdaki eski bir komutanın dediği gibi "ya yeni bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol açacağız".

Peki yeni bir yol bulamazsak ya da açamazsak.

Sarayda merdivenlere dizilmiş savaşı çağrıştıran muhafızların mızraklarını da kendimiz için beğenmek zorunda kalabiliriz.

Ne yazık ki hepimize merdivene dizilişlerine göre arkadan sol 2. sıradaki "bornozlu" arkadaş düşmeyebilir.

twitter.com/bulentaslanhan
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.