SON DAKİKA
Hava Durumu

Stadyum itirazından 'Gezi Direnişi ruhu' çıkar mı?

Yazının Giriş Tarihi: 31.05.2014 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.05.2014 00:05

Kimimiz sergi açıyor, kimimiz yazı yazıyor! Kimimiz kokteyl yapıyor, kimimiz yapacağımız yürüyüşe hazırlanıyor, kimileri ise 25 bin polis, 50 TOMA ve 2 helikopter ile "tehditlerini" savurmaya devam ediyor, sanatçıları "müsvedde", baskıcı ve otoriteryan rejimine itiraz edenleri, isyan edenleri "terörist" yaftaları ile değersizleştirmeye çalışıyor.

'Gezi Direnişi' üzerine sayfalarca analizler yapılabilir. Benim anladığım ise 'Gezi Direnişi' bambaşka bir ruh ve maalesef bu ülkenin her türden muhalefeti, 'Gezi'de başka bir ruh ortaya çıktı ve çok şey öğrendik' demesine rağmen hayatı hiçbir şey öğrenmemiş gibi yaşaması.

Gezi Direnişi elbette tek başına Taksim ve Taksim'de bulunan bir parka sahip çıkma isteği ile sınırlı bir itiraz değildi. Recep Tayyip Erdoğan'ın hayatın hemen her alanında kurduğu - internet yasaklarından HES'lere, sınav sorularının yandaşlara verilmesinden yaşam tarzına müdahaleye, AVM-rezidans çılgınlığından Cumhuriyet değerlerine saldırıya, çevre tahribatından kentlerin betona dönüştürülmesine kadar- ötekileştirici, değersizleştirici, geleceksizleştirici, yoksullaştırıcı sisteme de bir itirazdı.

Bugün "Gezi Direnişinin" 1. yılına geldik...

Birinci değil 15. hatta 30. yılı olsa bile hatırlayacağımız tek şey olacak...

"O ve onların baskıcı rejimin olmasaydı, onlar yaşayacaktı... Gencecik fidanlar ayrıldı aramızdan... Aramızdan aldılar onları acımasızca, göğ ekini biçmiş gibi"...

Canımız çok yandı...

O ise "ölmüş, geçmiş, bitmiş" dedi... Bu kadar olabildi yani muhafazakâr ruhu...

Bir de, miting meydanlarında kendisini alkışlayanların ruhunu okşamak için,  "benim başörtülü bacıma saldırdılar" yalanı kaldı geride. Sahi unutmadan bir de "camiye ayakkabıları ile girdiler" kışkırtması.

BURSA'DA STADYUM TARTIŞMASI VE GEZİ'NİN YILDÖNÜMÜ

Bursa'yı on yılı aşkın bir süredir AKP'nin kent anlayışı yönetiyor.

AKP yönettiği tüm illerde olduğu gibi Bursa'da da hiçbirimizi şaşırtmıyor. Rant, estetik yoksunu kent, muhafazakâr kodlarla kentlileri aldatma ve "her yer bina, her yer AVM, her yer para, her yer taş ocağı" anlayışı bu kentte de sürüyor. Bakmayın siz aldıkları oylara-oy dinamiklerini hepimiz biliyoruz-anlayışları ve yönetim hedefleri bu kadarla sınırlı.

Bu nedenle bu kentte yaşayanların AKP kent anlayışına ve yönetimine güvenmesi için hiçbir neden yok.

Yeri, finansman kaynağı ve ihtiyaç tespiti son derece tartışmalı yeni stadyumun yapımının son noktalara gelmesinden sonra, kentin meydanında yer alan "eski stadyum ne olacak?" tartışması başlayınca bu güvensizlik hemen ön plana çıktı.

Öyle ya, on yılı aşkın süredir bu kenti yönetenler ne zaman bir meydan yapmayı düşünseler ortaya bir meydan çıkmıyor. Bazen AVM, bazen beton yığını, bazen rant çıkıyor. Örnek mi? O kadar çok ki.

Başta Kent Meydanı diye başlayan ama bir AVM ile sonuçlanan ayıp orada duruyor. Sonra Altıparmak'ta yeni bir meydan yapıyoruz diye başlayan girişimin sonuçta BTSO binası ile sonuçlanması ve ortada bir meydan olmaması. Sonra eski hal bölgesinin yerine "köşeye küçük bir belediye binası yapacağız, geri kalan geniş alan park olacak" diye başlayan kandırmacasının yan yana bilgisayar kasaları biçiminde dizilmiş binalarla sonuçlanması gibi örnekleri çoğaltmak o kadar mümkün ki.

Aynı anlayış "stadyumu yıkacağız, bir meydan yaratacağız" deyince doğal olarak ahalinin "tüyleri ürperiyor".

Dur bakalım buradan bir otel mi, AVM mi yoksa "bilmem ne amaçla yapılan binalar yığını" çıkacak diye insanlar düşünmek zorunda kalıyor.

Böyle düşününce klasik refleksler devreye giriyor ve "stadyumu yıktırmayız!" kampanyaları başlıyor.

NEDEN OLMASIN?

Bu güvensizlik ve siciline bakınca Recep Altepe'nin inandırıcılığı çok zayıf.

Ama kentin gerçekten ihtiyacı olan bir meydana itiraz gerekçeleri de çok zayıf.

Sıralarsak;

1- Atatürk Stadyumu, Spor Salonu ve Atatürk Lisesi'nin tarihi hiçbir özelliği yoktur. Pekâlâ, yıkılarak gerçekten iyi bir kent alanı yaratılabilir.

2- Plan dâhilinde olmayan İpek-İş alanı meydan dokusunun içine yedirilerek bir müzeye dönüştürülebilir.

3- Stadyumda yaşanan bir şampiyonluk öyküsü ve ikinci lige düşmeyle sonuçlanan ve bir süre orada devam edilen anılar stadın bir tribünü ve alanı korunarak bir "anılar" sembolü yaratılabilir. Mümkündür. Burası gösteri ve konser merkezi olabilir.

4- Mesele kaba bir "Osmanlıcılık", "Cumhuriyet" tartışmasına sıkıştırılmadan ve "Atatürk'ün izi Bursa'dan siliniyor" türünden Cumhuriyet değerlerini ve Mustafa Kemal sevgisini bir stada kitlemeden çözülebilir. Yeni kent meydanına "Atatürk Meydanı" ismi verilerek bu sorun aşılabilir. Bu talep edilebilir.

5- Kent dinamikleri, bu alanın bir AVM, otel, rezidans ve her türden beton binaya dönüştürülmesine izin vermeyeceği bir iradeyi ve paylaşımı ortaya çıkarabilir.

6- Nasıl bir kent meydanı olacağı alternatifleri-modelleme, planlama, tasarım, estetik, kurgu-ile kamuoyuna açıklanıp, gerekirse ahalinin onayına sunulabilir.

7- Bu kadar betona boğulmuş bir Bursa'da tüm güvensizliklere karşın bu meydana sahip çıkacak gücü, basıncı, iradeyi ve kararlılığı ortaya çıkarabilir. Bu duyarlılık "rant lobilerini" geriletebilir.

SONUÇ

1-Bursa artık yaparak değil, "yıkarak" nefes alabilir. Stat alanının ve çevresinin yıkılarak, yeşillendirilerek, binalardan arındırılarak bir meydana kavuşturulması ve bu alanın Kültürpark dokusu ile uyumlulaştırılması çok güzel olur.

2- "Biz Atatürk Stadyumunu yıktırmayız!" muhalefetini "Gezi ruhu" ile açıklamaya çalışmak anlamsızdır. Gezi Direnişi "kentleri ranta boğmaya" çalışanlara karşı da bir başkaldırıdır aynı zamanda. Kestel'de ahududu bahçeleri ortasına yapılan sanayi sitelerine ortak olarak "hisse satın alıp" sonra da "Gezi ruhu" edebiyatı yapmak uygun değildir. Kelimenin en basit anlamıyla kaybettiğimiz gençlerimizin-çocuklarımızın anısına "hürmetsizliktir".

Bilmem anlatabildim mi?

 

 

 


 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.