SON DAKİKA
Hava Durumu

Oyumu nasıl kullanacağım?

Yazının Giriş Tarihi: 06.07.2014 03:14
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.07.2014 03:14

Şimdi önümüzde bir seçim ve üç aday var. Tabii seçimin ikinci bir tur olma olasılığı da epeyce yüksek.

Bizler bu üç aday arasında bir seçim yapacağız. Seçmenlerin oy kullanma dinamikleri değişken.

Bir defa seçmeni bence ikiye ayırmak gerek. Siyasi duyguları siyasi aklını yöneten seçmenler ve siyasi aklı siyasi duygularını yöneten seçmenler.

Sağ seçmenler açısından baktığımızda; siyasal duyguları siyasi aklını yönettiği için karar vermek konusunda çok zorlanmayacaklardır. Bu nedenle adaylar içerisinde en rahat görünen Recep Tayyip Erdoğan olacaktır.

Tayyip Erdoğan seçmeni açısından tercih kolay.

Türkiye'nin gidişatından özel bir memnuniyetsizlik yok ise; ki yok, iç ve dış politikada bir değişiklik arzulamıyorsa; ki arzulanmıyor, despotlaşma-otoriterleşme ve kutuplaşma meselesini dert etmiyorsa; ki etmiyor gidip Tayyip Erdoğan'a oy verecektir.

Karar vermesi kolay yani. Siyasal duygu siyasal aklı yönetecektir. Biat her zaman tercihi kolaylaştırır.

Ülkemiz Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru bir kez daha ciddi oranda kutuplaştı.

"Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olsun" kutbu ile "Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasın" kutbu konsolide olmaya başladı.

Bu kutuplaşma nedeni ile de kendisini iki arada bir derede hissetmeyen bir grup da gidip oyunu Ekmeleddin İhsanoğlu'na verecektir.

Neden?

Çünkü, ülkenin gidişattan memnun değilsiniz, radikal bir değişiklik umudunuz yok, diğer yandan radikal değişikliklerden de ürküyorsunuz, statüko-içi bir değişiklik size yetecek.

Tayyip Erdoğan'ın "güç zehirlenmesinin","başkanlık iştahının" önünün kesilmesi en önemli önceliğiniz olacaktır. Böylece oy verme tercihinizi belirlemek kolaylaşacaktır. Bir adaya değil bir "stratejiye" oy vermiş hissedeceksiniz kendinizi. Görevinizi yapıp, rahatlayacaksınız.

Bir grup da, Türkiye'deki gelişmelerden bunalmış hatta sıtkı sıyrılmışsa, demokratik hak ve özgürlüklerin her geçen gün ortadan kalktığını düşünüyorsa ve bu durumdan şikâyetçiyse, çözüm/barış meselesini ciddiye alıyorsa, ezilenlerden, itilip kakılanlardan, yoksul ve yoksun bırakılanlardan yana ise -kafasında birçok soru/kaygı olsa bile- gidip oyunu Selahattin Demirtaş'a verecektir.

Bilinmelidir ki, bu tercihler arasında "siyasal aklını devreye alan" sol/sosyal demokrat seçmenlerin ciddi bir kararsızlığı ve çekinceleri gözlemlenmektedir.

Özellikle CHP'nin "çatı adayı" olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu önermesi bu seçmeni zora sokmuştur. Aday "içlerine sinmemiştir".

Bu tercihin, daha çok MHP'nin kırsal oylarının Tayyip Erdoğan'a "geçirgenlik" göstermesi hassasiyeti nedeniyle yapıldığını düşünmekte, mevcut adayın Tayyip Erdoğan'ın siyasal anlayışının daha "efendi ve sakin" formu olduğunu hissetmekte, ülkenin siyasal dengelerinin bu kadar "muhafazakârlaşmasından" endişe duymaktadır.

Sol, çağdaş, aydınlık yüzlü seçmenin maalesef böylesine kötü bir huyu var. Siyasal aklı ile siyasal duygusu arasında bir dengeyi önemsemekte ve önlerine getiren tercihlere beklenildiği kadar biat etmekte zorlanmaktadır. 

Gerçi daha önceki pratikler de önemli bir kesiminin fazlaca zorlanmadığını gösteren emareler taşımaktadır ama durum şimdi daha farklıdır. Önlerine konulan aday beklenenden çok daha "muhafazakârdır".

Sanırım bu kez zorlanma daha fazladır.

Bence çatı adayı Abdüllatif Şener ya da ne bileyim Mehmet Bekaroğlu olsa idi bu denli zorlanma yaşanmayabilirdi. Uyum zorlanarak da olsa daha kolay olabilirdi.

Ama bir gerçek vardır ki, Ekmeleddin İhsanoğlu bu grup seçmenin birçok nedenle "içine sinmemiştir".

Bu gruba parti içi kişisel hesaplar ve ikbal beklentileri nedeniyle kayıtsız-şartsız Ekmeleddin İhsanoğlu güzellemesi yapanları dâhil etmediğimi sanırım söylemeye bile ihtiyaç yoktur.

Durum bu olunca birçok seçmen birinci turda, bir kısmı da ikinci turda "boykot" gibi bir seçeneği konuşmaya, tartışmaya, yazmaya, paylaşmaya başlamıştır.

BOYKOT VE SEÇİM

Şimdi kritik bir soru ortaya çıkıyor.

"Oy kullanmamız şart mı? Üç adayı da oy verecek kadar kendime yakın görmüyorum, oy kullanmayacağım" diye düşünenlere ne diyeceğiz?

Benim yanıtım belli: Kesinlikle oy kullanmalıyız.

Evet, üç aday da birbirinden farklı ve onun değil de bunun seçilmesi, hükümeti değiştirmeyecek olsa bile Türkiye'nin siyasi hayatını şu ya da bu yönde ama çok ciddi derecede etkileyecek bir seçim yaşayacağız. Seçimleri boykot, hele de bu seçimde en anlamsız senaryo gibi durmaktadır.

Çünkü "Benim gönlüme tam uygun aday yok, o yüzden ben bu sefer oy kullanmayacağım" diyenler, en yüksek oy potansiyeli olduğu görülen Tayyip Erdoğan'a dolaylı ama çok kritik destek vermiş olacaklar.

Belli olmuştur ki ülkemiz siyasal tarihinin en yüksek oranda "ehven-i şer" mantığıyla oy kullanılan seçimi yaşayacağız.

Genel ve yerel seçimler gibi birçok partinin katıldığı bir seçim olmayacağına göre, "kime oy vereceğim" den çok, "kime oy vermeyeceğim" seçeneği daha öne çıkacaktır. Bu durum bile başlı başına bir sıkıntıdır ama durum da budur.

Durum bu olunca ben de ne yapacağım? Oyumu nasıl kullanacağım diye düşünürken sosyal medyada bir formül yakaladım ve "işte bu dedim"...

Formül şöyle!
Birinci turda: Demirtaş'a!
İkinci tur olursa:
Demirtaş-Erdoğan finalinde: Demirtaş'a!
Demirtaş-İhsanoğlu finalinde: Demirtaş'a!
İhsanoğlu-Erdoğan finalinde: İhsanoğlu'na!
Erdoğan'a oy yok! Boykot ve umursamazlık hiç yok!

Gerekçelerimi uzun uzun anlatabilirim ama bu sefer de "çok uzun yazıyorsun" eleştirilerine takıldığım için anlatmıyorum.

Sanırım siyasal aklımızı devreye alınca gerekçeleri daha iyi anlayacağızdır.

Son noktada olabilecek, en düşük oyla Tayyip Erdoğan'ın seçilmesi bile "güç zehirlenmesi" ve "diktatörleşmesine" karşı bir değer taşıyacaktır.

Tayyip Erdoğan'ın demokratik bir seçimde yenilmesi ve güç zehirlenmesinin kısıtlanması, Türkiye'nin demokrasi mücadelesi açısından çok önemli hale gelmiştir.

Çünkü Erdoğan, toplumsal barış için ciddi bir risk unsurudur.

twitter.com/bulentaslanhan

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.