SON DAKİKA
Hava Durumu

İnşallah sağlıkta soygun düzeni bitecek

Yazının Giriş Tarihi: 03.05.2012 11:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.05.2012 11:56

Telefonum çaldı.

Arayan Ali Nihat abi ( Irkkörücü). "Bülent görüşmemiz gerekli, ama telefonla olmaz bazı dosyaları paylaşmak istiyorum" dedi.

"Olur abi" dedim ve buluştuk.

Bursa'da bir özel hastane ile ilgili belgeleri gösterdi. İnanılmaz ve akıl almaz işler yapılmıştı.

Mesela bir hafta sonu, üstelik Pazar günü, bir Dahiliye uzmanı hastane dışından "ayarlanarak", 450 MR çekilmiş gibi gösterilerek, bunun parası devletten tahsil edilmişti.

Şimdi burda uzatmak istemediğim daha neler, neler. Kısacası devlet akıl almaz biçimde "soyulmuştu". Resmi söylemle "zarara uğratılmıştı".

Ali Nihat abi; "bırakalım yüksek siyasetin büyük tartışmalarını, devleti soyuyorlar, hemde büyük soyuyorlar. Bu vergileri biz ödüyoruz, bu soygunu engellemeliyiz, kamu kaynaklarını korumalıyız" türünden cümleler kurdu.

Ben umutsuzdum.

Sadece, "abi haklısın hem de çok haklısın ama bu hastane hükümete çok yakın. Hatta ortakları arasında Başbakan'a çok yakın isimler olduğu söyleniyor. Bunlar sırtını çok sağlam yerlere dayamış olmasalar bu kadarını yapamazlar. Bir Pazar günü 450 MR çekilmesi teorik olarak bile mümkün değil, zaman yetmez. Bu kadarını bile gösteriyorlarsa ve SGK'dan tahsil etmek için başvuru yapabilmek cüretini göstermişlerse bil ki çok "güvendikleri dağlar vardır" türünden umutsuz cümleler kurdum.

Ali Nihat abinin cesaretlendirmesi ile "devleti soydurmama mücadelesine" destek sunmaktan da geri durmadım.

Dosyanın bir örneği Bursa Savcılığı'na bir örneği Bursa Tabip Odası'na iletildi ve konunun "araştırılması" istendi.

Tabip Odası'na iletilen dosyayı bir dönem sonra yönetimi devrettiğimiz arkadaşlara soruşturma için kendimizle birlikte devrettik.

Tabip Odası çok ciddi bir soruşturma yürüttü. Ancak aradan geçen bunca zamana rağmen adli soruşturmadan ses çıkmamıştı.

Bu arada hastanenin adını da paylaşalım. Karnımızdan konuşuyor gibi olmayalım. Yerel medyada küçük haberler yer aldı ancak hastanenin adı özenle gizlendi. Anlaşılır bir durum, reklam pastasına zarar gelmesin diye düşünülmüş olabilir.

Ama bizim böyle bir derdimiz yok. Bursa'nın en bağımsız portalında Bursaport'ta yazıyoruz ne de olsa. Hastanenin ismi Medical Park.

AKP Hükümeti "sağlıkta reform yapıyoruz" diyerek "herkes özel hastanelerden hizmet alacak, sağlık hizmetlerinin niteliği artacak" söylemleri ile bir "kamu-özel ortaklığı" kurmuş oldu.

Bunun adıda Sağlıkta Dönüşüm Programı diye cilalı isimlerle hepimize kabullendirildi. Hoş cilalar sonradan döküldü ama o ayrı mesele.

Özel hastanelerden hizmet almak için önce yüzde 30 sonra yüzde 70 en son olarak da yüzde  90 oranında katkı payı ödemek zorunda kalıyoruz bu da ayrı.

Ayrıca özel hastanelere gittiğimiz için her başvuru başına 15 TL ve her reçeteye 3 TL'yi devlete ödemek zorunda kalıyoruz bu da apayrı.

Ayrıca bir çok ilaç SGK geri ödeme sisteminden çıkartılıyor, hizmetlerin kapsamı daraltılıyor ve tıpkı araçlardaki "kasko" sistemi gibi ek sigortalara zorlanıyoruz bu tam ayrı.

Özetle tüm veriler gösteriyorki "sağlıkta yapılan bu devrim" cepten yaptığımız sağlık harcamalarını kat kat arttırıyor bu tam apayrı.

Neyse konu bu degil.

Konu benim mahçup oluşum.

Ben en başında "bu başvurulardan bir şey çıkmaz, bunlar "sağlık sermayesi ve sağlık patronları" yarattılar ve kamu kaynaklarını kendi yandaşlarına aktaracaklar. Sistem bunun üzerine kuruldu ve sisteme çomak sokmak çok zor" demiştim.

Etrafıma umutsuz cümleler savurmuştum.

Yanıldım.

Ali Nihat abi ısrarında haklı çıktı.

Bursa Tabip Odası "kamuyu koruyan" tutumunda ısrar etti.

Savcılık üzerine düşeni yaptı.

En önemlisi Bursa Emniyet Müdürlüğü'nde namuslu bir ekip ısrarla ve titizlikle çalışarak soruşturmayı yürüttü.

Bravo onlara.

Demek ki Behzat Ç. ve ekibi, sadece dizilerde değil gerçekte de varmış. Halkın vergilerinden oluşan "devlet bütçesini soydurmayız" diyerek yürekli bir soruşturma yürüttüler.

Şimdi dosya yargıda. Sanırım iki kişi tutuklanmış. Sorun elbette tutuklamalar değil.

Sorun sağlıkta reform adı altında hem yurttaşları hem hekimleri ve sağlık çalışanlarını mağdur eden bir düzenin vardığı noktadır.

AKP hükümetinin kurulduğu yıllarda toplam sağlık harcaması 12 milyar dolar iken bugünlerde bu rakam 50 milyar dolarlara çıkmış durumda.

Sağlık harcaması nerdeyse 4 katı artmış ancak sağlık hizmetlerinin niteliği 4 kat artmış mıdır?

Takdir sizin.

Ayrıca kamudan bu kadar çok kaynak aktarılırken biz hala neden cepten daha çok harcamak zorunda kalıyoruz?

Yine takdir sizin.

Özel kuruluşlar hem SGK'dan hizmet bedeli alırken, hem biz hastalardan yüzde 90'lara varan oranlarda katkı payı alırken, neden bir de yapılmamış işlemleri yapılmış göstererek "yeni yeni ek katkılar" üretir anlamış değilim.

Anladığım bir şey var. Hekimler kamu kurumlarında "performans" baskısında, özel kuruluşlarda sağlık patronlarının "kar istekleri" basıncında bunalmış durumda.

Hiç hak etmedikleri halde şiddete uğramaya devam ediyorlar. Adeta "av sezonu" açıldı.

Her gün şiddete uğramış bir ya da bir kaç hekim haberi alır olduk. Hekimlerde de sabır sınıra dayandı.

Sağlık ortamını AKP Hükümeti bu hale getirdi.

Nedense, sanki sorumlu bizmişiz gibi her geçen gün biz hekimler öldürülüyoruz ve dövülüyoruz.

Birileri de tıpkı Bursa'daki bu örnekte olduğu gibi "parayı götürüyor".

Ne diyeyim. Allah bazılarının gözünü doyursun. Birde halkımızında gözünü açsın. Kuracak başka cümle bulamıyorum.

Belki 1 Mayıs'ın bazı popüler pankartlarından esinlenerek bir de "İnşallah, herkese eşit, parasız,nitelikli sağlık" diyebilirim.
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.