SON DAKİKA
Hava Durumu

Her yeni başlangıç yeni bir umuttur...

Yazının Giriş Tarihi: 28.09.2011 03:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.09.2011 03:48

Kimileri yasal süreçleri yerine getirmek için.

Mesela AKP. Hükümet artık olmuş iktidar. Bu nedenle AKP kongreleri yeni bir siyasal ufuk, yeni bir politik yönelim, yeni bir tartışma zemini yaratacak beklentilerden çok uzakta. Zaten gerek de yok. Başbakan, KHK'ler ile "Başkanlık Sistemi"ne geçmiş durumda. Yol haritası belli. Sadece bu işleri yönetecek yerel kadrolara ve devlet bürokrasisine ihtiyaçvar, o kadar.

Bu nedenle AKP kongreleri sadece süreci yürütecek kadroları yenilemek ve "merkez ekibi sağlamlamak" açısından bir değer taşıyabilir. AKP kongrelerine başkaca özel değerler yüklemenin şu siyasal ortamda karşılığı olmayacaktır.

CHP açısından, 2012 yılındagerçekleşecek Kurultay için sanırım önümüzdeki aylarda "süreç" başlayacak.

Bu kez bu süreç ilçelerde bazı yöneticilerin oturup masa başında,kurulları seçecek delegeleri "eş,dost,akraba" yazması şeklinde olmayacak gibi görünüyor. Mahallerde başlayacak demokratik delege seçimleri parti içi demokrasinin başlangıç adımı açısından değerli bir atılım olarak düşünülebilir. Yıllardır parti içi demokrasi kanalları tıkanmış bir CHP için bu adım bile önemli bir dönüşümün habercisi kabul edilmelidir.

Bu olanak basit bir "delege savaşları" olarak yaşanmaz ise. İl ve ilçe kongreleri "yenilenme tartışmaların yapıldığı" birolanakolarakdeğerlendirilebilirse,beklenilenanlamınayaklaşabilir. Burada "yenilenme" hem politikaların tazelenmesi hem de kadroların yenilenmesi, gençleştirilmesi, kadınlaştırılması, emekçileştirilmesi, militanlaştırılması olarak düşünülmelidir şüphesiz.

Bu kongreler eksik politikaların, pratiklerin gözden geçirildiği bir tartışma ortamı olarak yaşanabilirse bir ilerleme sağlamak açısından daha bir değer kazanacaktır.

Bu tartışmalar mahallerden başlayarak yürütülüp, oradan kongre salonuna doğru ilerlerse eğer, kongreye kadar tartışmaların önemli bölümü olgunlaşabilir. Böylece kongrelerde ortaya çıkan politik tablo bu tartışmaların bir sonucu olarak "sahici" bir kimliğe kavuşabilir.

Eğer bunu beceremesek ne olur? Politik karşılığı belli olmayan "kişilere ve kişisel ihtiyaçlara" göre bir yönetimsel ekibi yeniden seçmiş oluruz. Değişen bir politik atmosferi bir kez daha yakalayamamış oluruz.

LİBERAL VE SOL LİBERAL SİYASET ANLAYIŞI ÇÖKMÜŞTÜR

AKP demokratik anlamda göstermelik olsa da bir iki adım atınca her tür liberal kesim mutlu olup destek açıklıyordu.

Liberal ve sol liberal kesimler özellikle askeri vesayet sistemin gerilediğine, hatta AKP eliyle yok edildiğine inandığı için uzun bir süre AKP'ye desteklerini sürdürdü.

Ancak AKP'nin 12 Haziran sonrası pratikleri arttıkça bunun "boş bir hayal" olduğunu görmeye başladılar/başlayacaklar. Hepimiz öğreniyoruz aslında."Vesayet sistemi"nin apoletlerle alakalı olmadığını.

Yine öğreneceğiz yeni Genelkurmay Başkanının Erdoğan olduğunu, bazıları daha görememiş olsa da.

Maalesef liberaller görmeden inanmıyorlar.

Devrimciler ise bugünü açıklarken tüm tarihsel birikimlerden faydalanırlar ve tavır koyarlar.

Liberaller ise ille de yaşayıp görecekler. AKP hükümetinin her pratiği onlara gerçeği gösterecektir artık, yaşayıp göreceğiz hep beraber.

AKP geldiği nokta itibari ile 12 Eylül darbesinin somutlaşmış halidir artık. Bence kim/kimler bu baskıcı, yasakcı, zihniyetle mücadele etmek istiyorsa, adres bellidir artık, AKP ile de mücadele etmelidir.

Artık AKP'nin Meclis'te, sokakta, sandıkta geriletilmesi gerekir.

AKP geriletilmediği takdirde kazanım elde etmek mümkün değildir artık.

Ne emekçiler açısından, ne kimlik mağdurları açısından, ne inanç mağdurları açısından, ne yoksullar açısından, ne tarım çalışanları, emekliler, kadınlar, gençler küçük esnaflaraçısından mümkün değildir artık.

Bu söylediklerim kuru bir AKP karşıtlığı değildir. Bir realitedir artık. Sözüm kısa dönemde AKP'den "nemalanmaya" çalışanlara değildir elbet.

Sistemi geriletmek, demokratikleştirmek isteyen her kesim AKP'yi geriletme mücadelesini vermelidir, bu alanda mücadele etmelidir. Başka seçenek kalmamıştır.

Bu nedenle yeni dönemde "CHP kongreleri" önündeki görev AKP'yi hem ideolojik anlamda geriletmek, hem de Türkiye'yi bir ahtapot gibi saran örgütsel yapısını geriletme mücadelesidir. Bu da "daha fazla örgütlü mücadele, her yerdemücadele" anlamınagelmektedir.Salt TBMM'de bu mücadeleyi vermemiz yeterli olmaz.Bu itiraz sesleri her yerde çoğalmalıdır,bu sesler çoğalmalıdır.

Ülkemizin yeni tartışma başlıklarından birisi yeni bir Anayasa. Oysa AKP yeni bir Anayasa istemiyor.

Yeni bir Anayasa istemiyorlar çünkü, daha demokratik bir ülke istemiyorlar.

Kendileri için istedikleri Başkanlık Sistemi gibi bir değişiklik. Onu da bir iki maddeyle halledilebilirler. Bu nedenle köklü bir değişime gitmezler.

Ancak AKP böyle istiyor diye bu tartışma böyle olacak anlamına gelmez, gelmemeli. Ne kadar istemese de bir "basınç" yaratılabilirse AKP toplumun geneline hakim olan yeni Anayasa talebini de yok sayamaz.

Ne yaparlar peki? Biz uzlaşma komisyonlarına getirdik ama kabul görmedi diyebilirler. "Günahı" da ağırlıkla CHP'ye atarlar.

Anayasa Toplumsal bir sözleşme ise bugün itibari ile ötekileştirilenlerin taleplerinin içinde yer alacağı bir mutabakatın arayışını ifade edecek bir sese ihtiyaç olduğu ortadadır. Bu olmayacaksa Anayasayı niye yapılacak ki?

Anayasa tartışmaları Meclis çalışma gruplarına sıkışırsa AKP çok kolay yan çizebilir.

Ancak, AKP "talepler mücadelesi" ile mecbur bırakılabilir. İronik olarak söylüyorum bu talep için tüm ötekileştirilenler "Meclisi kuşatılabilir" kuşatmalıdır. Tüm toplumsal kesimler AKP'yi sıkıştırırsa, taleplerini haykırırsa yeni Anayasa yapmak mümkün olabilir.Aksi durumda yeni Anayasa AKP'nin Başkanlık Sisteminin yeni adımı olur.

CHP içinde son dönemde daha da artan "belirsiz siyasal çizgi" ortamındaülkemizsolunun daihtiyacıolan,ortakbirmücadele hattına ihtiyacımız olduğu çok açık.

Bunun için farklı düşündüğümüz başlıklar olsa bile "mutlak" aynılaşmaya, benzeşmeyeihtiyacımızda yok.

Farklılıklarımızı zenginlik olarak kavramalıyız, birbirimizi ezmeye, yok etmeye çalışmamalıyız.

Sol, değerlerin yıllardır yarattığı birikimden hep birlikte faydalanabiliriz. Bugün için "tek ve mutlak derdimiz"in "ideolojik birlik" esasına dayanan bir parti uğraşışı olmadığı ortada.

Böyle bir ihtiyaç gerekmeyebilir hatta gerekmez, enerjimizi böyle bir ihtiyaç için kullanmayabiliriz, böyle bir ihtiyaç tanımlamayabiliriz. Bir kitle partisi olarak CHP farklı düşünceleri ve eğilimleri içinde taşıyabilir. Anlaşacağımız ana noktanın "AKP'nin geriletilmesi" olması yeterlidir.

Çünkü AKP hükümetinin ülkenin sorunlarının çözümüne dair söyleyeceği yeni bir şey yok.

Yeni bir şey söyleyeceğini de düşünmüyorum. AKP artık "hükümdarlığını" ilan etmiş yeni "devlettir" . Biz bu yeni devlete karşı mücadele etmek ve geriletmek zorundayız. Bu nedenle ayrıntılı tartışmalarla "birbirimizi yormak" gibi bir keyfe sahip değiliz.

"KAR ALTINDA DENİZ DÜŞÜ GÖRENLERE SELAM OLSUN"

Ülkemizin hali ortada, anlatmaya bile ihtiyaç yok. Bu nedenle CHP'de önümüzdeki aylardayaşanacak kongrelerde, bireysel beklentiler ve küçük grup-hizip ilişkileri üzerine kurgulanan bir siyaset tarzına karşı, toplumsal değerleri öne çıkaran, halkın yaşamsal taleplerini merkezine alan bir siyaset anlayışını hakim kılmak için uğraşmalıyız.

CHP'nin eşitsizliğe, yoksulluğa, sömürüye, savaşa/şiddete karşı bir duruşun, etkin bir merkezi olması için uğraşmalıyız.

Bu konuda en zayıf yanımızın, CHP'nin AKP karşısındaki en önemli dezavantajının "örgütsüzlüğü" ve "dağınık,karmaşık örgüt yapısı" olduğunu da hatırlamak gerek sanırım.

Bu olumsuzluğa, örgütler ve genel merkez düzeyinde farklı söylemlerle yaratılan kafa karışıklığını ve bunu pekiştiren sağcı vekillerle tuhaf görüntüler oluşturma olumsuzluğu da eklenebilir.

Yapacak tek şey "kar altında deniz düşü görmeye" devam etmek sanırım.

Yeni bir "başlangıç" varsa, her zaman yeni bir "umut" vardır.

Önümüzdeki kongreleri bu "başlangıç" ve bu "umut" ile yaşamak da bize düşen görev, bize düşen roldür.
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.