SON DAKİKA
Hava Durumu

Hangi Müslümanlık?

Yazının Giriş Tarihi: 03.08.2014 00:28
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.08.2014 00:28

Tayyip Erdoğan'ın seçim kampanyasının kodlarını hissediyoruz sanırım.

"En Müslüman benim, en muhafazakâr benim", "İsrail'e en çok ben karşıyım", "gerisi yalan" tonundan bir çizgide yürüyor.

Bu siyasal hattın bir getirisi var galiba. Yıllarca denedi ve tutturdu.

Bülent Arınç'ın "fantezileri" ve "muhafazakâr magazini" çerçevesinde sunduğu desteği de sanırım bir tür seçmen tabanını "sıkılaştırma" çabası olarak okumak lazım.

Bu bölümü bizi çok ilgilendirmez. Arınç önünde "hizaya giren", "kendince önemli yerel basın kalemlerinin" suskunluğunu izleriz biz o kadar. Çaresizlik onlara nasipmiş.

Çatı adayı olarak tanımlanan Ekmel Hoca'nın yürüttüğü kampanya da bir tür "devlet laikliği-muhafazakârlık " tadında bir hat. Bu tarza da diyecek bir lafımız olamaz. Muhtemelen toplumda sosyolojik bir karşılığı var ki danışmanları böyle uygun görmüş.

Dünyaya benim gibi "devlet laikliği" değil "özgürlükçü laiklik" çerçevesinden bakan insanların duygusuna en yakın duran Demirtaş'ın yürütmüş olduğu kampanya bence çok değerli. Ancak tartışmak istediğim bu değil.

Şimdi bu kadar İslami referans ile kamuyu yönetmeye talip olunca siyasiler, insan sormadan yapamıyor, "iyi güzel de hangi İslami referans" ile yöneteceksiniz?

Konu inançlar olunca akıl yürütmek, sorgulamak, soru sormak, nasıl olacak diye merak etmek zor biliyorum.

Üstelik sadece zor değil aynı zamanda tehlikeli. Bir anda "din düşmanı" türünden bir linç haline uğrayabilme potansiyeli de mevcut.

Yine de ben tartışmak istiyorum.

Öyle ya yıllarca sağcı politikacılar ve İslami entelektüeller sol ekipleri sorguladılar. "Hangi sol kardeşim?" diye sordular haklı olarak. 

Bir yanı DSP ve İşçi Partisi'nden başlayan yarı darbeci-yarı liberal sol tanımından, CHP'nin her geçen seçimde başarısızlıklarına rağmen sağın tüm derinliklerini keşfetmeye çalışan yapısından, toplumda kitleselleşme anlamında karşılık bulamayan çok sayıda küçük sol partilerinden, sokak hareketlerinde militan tutum alan solculara kadar geniş bir çerçeve mevcut.

Sol kendi içindeki bu farklılığı büyük bir hevesle tartışıyor ve ayrım çiziyor olabilir ama sonuçta meseleye dışarıdan bakan sağ seçmen bu farklılığa, tüm yeşil bitkilere ayırmadan "çimen" demesi gibi hiç ayırmadan "sol" diyor ve işin içinden çıkıveriyor. Doğal bir durum yani.

Şimdi ben de biraz bu duruma benzememek için devleti İslami referanslar ile yönetmeye çalışan siyasi yaklaşımları anlamak için biraz bu çevrelere odaklanmaya çalıştım ve soruyorum "hangi Müslümanlık?"

Nereden kafama takıldı bu konu?

Geçenlerde bir yerlerde okuduğum bir olay bu meseleyi önemsememiz gerektiğini hissettirdi bana!

Şimdi devleti İslami referanslara göre yöneteceğiz/yönetecekler ya... Nasıl olacak bu?

Van'da bir şeyleri protesto eden göstericilerin camiye saklandığını düşünen polis, camiye kaçan göstericileri cemaatten ayırmak için ilginç bir yola başvuruyor. Bilenler-hatırlayanlar olacaktır. 

Polis camiden çıkanlara şu soruyu soruyor: "Öğle namazı kaç rekât?"

Polis şefi şaşkın bakışlar altında "yanlış cevap" verenleri toplayıp gözaltına alıyor.

Sonradan anlaşıldı ki yanlışlık Şafii mezhebinin vakit namazlarındaki farz-sünnet anlayışına dayanıyor.

Namazdan çıkan "Şafiilerin" verdiği yanıt "Hanefi" polis şefine göre yanlış oluyor çünkü !

Şafiiler ve Hanefiler için yanıt farklı çünkü.

Polis şefi yanlış kişileri gözaltına almış oluyor.

İslami referanslarla kamuyu yönetmeye çalışan polis şefinin bu durumu dinin ehil olmayanların elinde nasıl bir silaha dönüştüğü göstermek açısından hayli dramatik aslında.

İşte bu polis şefinin bir adım sonrası, Nijerya'da peygamberin annesinin adını bilmeyenleri öldüren Müslüman militandır.

Bir adım sonrası ise kestikleri kafayla top oynayan IŞID militanlarıdır.

Maalesef bu referanslar ile devleti yönetmeye çalışma, IŞID'e giden yolun başıdır. Yani başlangıç o polis şefinin aptal sorusudur.

Bu yazıyı bana yazdıran da aslında sosyal medyada arkadaşım Ceyhun İrgil'in göndermiş olduğu bir video görüntüsüdür.

Aslında uzun süredir direniyor ve bu görüntüleri izlememeye çalışıyordum. Ama bu kez izledim.

Bir dere kenarında onlarca insan elleri arkadan bağlı enselerinden kurşunlanarak öldürülüyor.
Kurşun kafatasını parçaladığı anda oluşan kan gölünün üzerine düşüyor birçoğu.

Sonra başında "tekbir getiren" yüzü maskeli bir militan onu önünden geçen dereye atıyor.

Tetiği çeken el yaklaşıyor ölü adamın yanına. Başına doğru sıkıyor.

Bir insan daha.
Bir insan daha.
Sonra bir insan daha.

Mermiler başında patladıkça, ölenin yüzünün şeklinin değişmesini izliyor sanki. Çünkü bir tane daha sıkıyor yüzüne doğru. Sonra bir tane daha.

Şimdi bu yazıyı okuyanların bir kısmı; "Müslüman değil bunlar!", "Terörist bunlar" diyebilir.

Ama başka bir yerden bakınca da onlar bildiğiniz Müslüman ama terörist değil.

Ben ve birileri bu görüntüleri gördükten sonra soruyor. Müslümanlık bu mu?

Evet, bazılarının Müslümanlığı da bu. Ve onlar bu cinayetleri işleyip, katliamları yaparken bile kendilerine Müslümanız diyorlar. Müslümanlık onların yorumuyla bu.

"Bu Müslümanlık değil" demek sorunu görmezden gelmekten başka bir anlam ifade etmiyor.

Eeee o zaman bu devleti İslami referanslar ile yönetecekseniz? Hangi Müslümanlık geçerli olacak?

Sivas 2 Temmuz mu?
IŞID mi?
Tayyip Erdoğan mı?
Bülent Arınç mı?
El Kaide mi? Suudiler mi?
Ekmel Bey mi?

Şunu biliyorum ki, bu katliamları yapanlar da Müslümandır, bunlara onay vermeyenler de Müslümandır.

Bu durumda hangi Müslümanlık?

Bu soru daha çok İslami referanslar ile kamuyu yönetmek için aday olanlara...

Gerçekten, hangi Müslümanlık?

twitter.com/bulentaslanhan

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.