SON DAKİKA
Hava Durumu

Gezi'nin bıraktıkları...

Yazının Giriş Tarihi: 24.06.2013 10:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.06.2013 10:02

Birikmiş öfkeler patladı.

Öfkenin birikmesine neden olanlar, bugünlerde "soğuk savaş stratejileri" ile bu patlayan öfkeyi itibarsızlaştırmaya çalışıyor...

Soğuk savaş stratejileri ne ola ki, diye sormayın.

İşte bildiğiniz yalan-dolan-çarpıtma söylemleri.

Gerçekdışı olduğu bilindiği halde, kendi seçmen tabanını kandırmak üzerine kurgulanmış yalanlar serisi işte.

"Dış mihraklar kışkırttı, camiye ayakkabı ile girdiler, camide içki içtiler, başörtülü kızlarımıza saldırdılar, faiz lobisi (bunun ne olduğunu kimse anlamadı ama) bunları destekliyor, bizim başarımızı kıskandılar, boğaza karşı viski içip sonra gidip taş atıyorlar, bunlar bikinileri ile Taksim'de dolaşırlar, polisimiz çok sakin müdahale etti, ulusalcılar ulusalcılığı bilmiyor, solcular solculuğu bilmiyor, ellerindeki Türk bayrakları sahici değil, bizim bayraklarımız daha güzel onu asın, bunların kökü dışarıda, bizim kökümüz Yavuz Sultan Selim'de, benim valimi, benim belediye başkanımı, benim kaymakamımı, benim polisimi, benim her şeyimi üzdüler beni üzdüler".....diye sıralanıp gidiyor...Kalanını siz ekleyin artık...

Ülkeyi yönetme iddiasında olan bir Başbakan, bu lafları kullanmak zorunda hissediyorsa artık geçmiş olsun. Belli ki bu ülke artık o eski ülke değil.

Toplumsal hareketleri baskı, polis şiddeti, basını susturarak gerçekleri gizleme, yalan propagandaları temel söylem yaparak "tabanının bağ dokularını sıkılama" operasyonları yapmak zorunda kalanların, inandırıcılık katsayılarının vicdani karşılıkları ne olur bilemem. Bu mesele daha çok tartışılacaktır.

Ben kendi çıkarımlarımı biraz yerel düzeyde paylaşmak istiyorum.

Ülkenin gündemi ve havası değişti. Her tür ezber bozuldu. Gerçi ezberini sürdürenler de devam ediyor bir yandan ama bu ayrı konu. Gezi direnişi yaşanmamış gibi hayatı, siyaseti, siyasi kurgularını "bildikleri gibi sürdürmeye" çalışanlara da tanıklık ediyoruz bazen. Oluyor yani.

Anlamalıyız ki, tepki yaygın ve çok gerekçeli. İlk bakışta "seküler, genç, kadın, çevre, kent hareketi" gibi bir özellik görünmekle birlikte, hiç bir siyasi çerçeveye sığmayacak kadar da güçlü.

Örgütsüz, kendiliğinden, lidersiz olduğu için de bir o kadar zayıf. Ama çok demokratik, çok sahici, çok zeki, çok sevimli, çok mizahi, çok muhalif.

Biraz da torba yasalar gibi, içinde Tayip Erdoğan karşıtlığı içeren her tür eğilimin yer aldığı "torba bir direniş". Bu hali de çok güzel. Öğrenecek çok şey var içerisinde.

Mutlaka siyaset bilimciler, sosyologlar ve siyasetçiler Gezi Direnişi ile ilgili bundan sonra bir çok analiz ve değerlendirme yapacaktır. Gezi direnişi hayatı ve siyaseti ne kadar etkileyecek ve değiştirecek. Yaşayıp göreceğiz.

Ben kendi öznel başlıklarımı ve dikkatimi çeken yerel bazı başlıkları yüksek sesle düşünerek paylaşmak isterim.

1- Benim "teknolojik muhafazakarlığım" sona erdi. Yıllardır facebook ve twiter hesabı açmaya direniyordum. "Yüz yüze olmak ve gözlerinin içine bakarak paylaşmanın yerini klavyenin başı almışsa bir nevi yabancılaşma yaşanıyor" türünden ürettiğim tüm teoriler çöktü. Benim de artık facebook ve twiter hesaplarım var. Çünkü geleneksel medya zaten diplerdeydi ama tamamen çöktü. Gerçekçi tek haber kanalımız sosyal medya oldu. Israrcılar haklıymış.

2- Sadece geleneksel medya değil yerel medya da gezi direnişinden sonra bir tür "turnusol"a uğradı. Gerçek tercihlerini açığa çıkarmış oldu. Bilinen medya dışında, internet medyası olarak ortaya çıkanların bir kısmı da sırf AKP'li belediyelere "yaslanma" halleri nedeniyle "her tür görüşe yer veririz takiyesinden", "iktidarın her tür yalanına buradan yeni yalanlar ekleriz" formuna geçtiler. Sayfalarına koydukları iktidar eleştiriren yazıları kaldıracak hallere bile geldiler.

Bunun en önemli örneklerinden birisi Havadis 16 adı altında çıkan dergiler ve internet gazeteciliğinin düştüğü haldir. Artık "yandaş medya" olmanın en hazin örneklerinden birisi olan Havadis 16 da yazmıyorum. Cennet Cankılıç'ı okumuyorum. Bu dönemde yazdıklarını okuduktan sonra "Pes yahu!" demekten başka lafım kalmadı. İktidar-medya ilişkisi bir yere kadar anlaşılır ama bunlar anlaşılmanın ötesine geçtiler. Diğerlerini de siz ekleyin artık.

3- Gezi direnişi nedeniyle Ankara'da, polisin yakın mesafeden başına ateş ederek öldürülen Ethem Sarısülük'ü öldüren polis serbest bırakıldı. Devlet "siz öldürün biz sizi koruruz" demiş oldu. Bunların vicdanından korkulur artık. Bu vicdan dışı, hukuk dışı, adalet duygusundan uzak "müdahaleyi" kentimiz milletvekili Bülent Arınç Hükümet Sözcüsü olarak açıkladı ve savundu. Bu süreçteki tüm ılımlı ve uzlaştırıcı mesajları Başbakana "tosladı". Artık ne kadar gözyaşı dökerse döksün inandırıcılığı da kalmadı.

4- Ülkeyi yönetenlerin dili ve tarzı artık baskı, polis terörü ve şiddettir. Demokratik ve kapsayıcı cümleler içeren "balkon konuşmaları" çok geride kalmıştır. Yetmez ama evetçiler bile duruma "uyanmıştır".

5- Gezi Parkı direnişinden yeni bir siyasal akımın kısa ve orta vadede çıkması zor görünmektedir. Siyasal kurgularını ve ezberlerini bunun üzerine kuranlar pratik ve örgütsel yanılgılar yaşamaya aday olabilirler.

6- Kürtler ve Kürt hareketi "barış süreci sekteye uğrar mı" korkusuyla çok kötü bir sınav vermiştir. Kürtler kendi haklarını her şeyin önüne geçirecek kadar "siyasal bencil" bir pozisyona düşmüş oldular. Sonradan toparlamaya çalıştılar ama olmadı. Başbakan, ulusalcılar ve Kürtlerin zaman zaman kendisine karşı duruşta bulunmalarını "kaşıyarak" bu zeminin kendi açısından tehlikelerini uzaklaştırmaya çalışacak hamlelerde bulundu.

7- CHP açısından durum çok daha karmaşık. Kimi zaman eylemlere katılıp, fotoğraf çektirip, fotoğrafları sosyal medyada yayınlayarak "eylemlere destek" mesajının yanında, "memleket yıkılsa bile" ben kendi "iç siyasi dünyamı" yaşamaya devam ederim halleri sürdü. Yaklaşan yerel seçimlerin "okullarında talebe olmak" toplumsal kabarışın gerisinde kalabildi. Bu durum siyaset açısından daha başka bir "sol dünya için" değerlendirmeye muhtaç.

8- MHP'yi değerlendirmeye ihtiyaç var mı? Bence gerek yok.

Bu yazı nasıl biter? Bitmez muhtemelen. Gezi direnişi bu ülkede artık başka bir politik iklim ve atmosfer yaratacak şüphesiz. Mesele biz bunu ne kadar anlayacağız ve hayata etkilerini ne kadar ezberlerimizden arındırabileceğiz. Zor bir durum yani. Öğreneceğimiz çok deneyim var.

Ne güzel herkes kendi "ezberinde" "kendi "dünyasında" yaşayıp gidiyordu. Nerden çıktı şimdi bu Gezi direnişi?

Sadece Başbakan'ın değil hepimizin "karizmasını çizdi". Başbakan için durum kolay. Soğuk savaş yalanlarını "devreye aldı" belli ki buradan devam edecek. Bizim için durum artık çok daha zor.

Çok kafa yormalı, çok düşünmeli, çok anlamaya çalışmalı ve hayata yeniden bakmalıyız. Bu arada kolayına kaçarak bildik ezberleri tekrar tekrar anlatan çok bilen siyasetçileri dinlemekte daha bir zorlaştı.

Olsun tahammül katsayısı da yükselebilir.
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.