SON DAKİKA
Hava Durumu

Doktorlar da ağlar. Burayı boşaltın!!!

Yazının Giriş Tarihi: 24.08.2011 03:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.08.2011 03:01

Dünyada "eşitsizlikler" konuşulacaksa eğer, bunu konuşmaya gerek bırakmayacak bir dramdır Somali. Rakamlara, tablolara, istatistiklere, verilere gerek olmadan "işte eşitsizlik budur" durumudur Somali.

Tıpkı Somali gibi ülkemizde "eşitsizlikler" konuşulacaksa eğer, bunu da konuşmaya gerek bırakmayacak çıplaklıktaki dram, mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşulları ve barınma-yaşama koşullarıdır.

Büyük bölümü yoksul Kürtlerden oluşan ve Nisan başında kamyonetlerin arkasında çoluk-çocuk yola düşüp,üç kuruş yevmiye için güneşin altında tarım işçiliği yapıp,temiz suyu,banyosu,tuvaleti olmayan çadırkentlerde hayatı tüketip kış başında eve dönüşün diğer adıdır eşitsizlik.

Şimdi Somali'de yaşanan bu insanlık ayıbının ve açlığın ekonomi-politik değerlendirmesi yapılabilir uzun uzun. Ancak bu analizin neye faydası olur ki? Hepimiz biliyoruz ki dünyadaki eşitsizliğin tek ve en önemli nedeni "sömürü düzeni" ve "emperyalizm" yeni adıyla "küresel kapitalizm"dir.

Ben bunları konuşmak istemiyorum...bunları biliyoruz elbet...ama bu çark içindeki samimiyetsiz, göstermelik, göz boyama ziyaretlere takmış durumdayım.

Geçtiğimiz günlerde Başbakan iki uçak dolusu insanla Somali ziyareti yaparak buradaki açlığa dikkat çekmeye çalıştı! Bayramda eğer bir kargo uçağı ayarlayabilirse CHP Genel Başkanı Kılıçtaroğlu da Somali'yi ziyaret edecek. Bırakın iki uçak dolusu insanı Somali'ye taşımayı, iki uçak dolusu yiyecek-içecek götürülse soruna çözüm bulunamayacağı ortada.

Amaç buradaki açlığa dikkati çekmek! Kimin dikkatini çekiyorlar? Dünyanın gelişmiş ülkelerinin. Ama ortada "daha eşitlikçi bir dünya, daha az sömürü düzeni" mesajı yok, olamıyorda. "Daha az israf edin, biraz da yoksul Somali'leri doyurun" mesajı var satır aralarında. Bir nevi "küresel tevekkül edebiyatı" yani.

Başbakan'ın ziyaretinde epey bir "ünlü sanatçı" Somali dayanışmasına katkı sunuyor! Bu ünlüler orada ne yapmışlar bir fikrim olmadı açıkçası. Ancak birisi hariç, birisini ayrı tutmak lazım.

Son ayların büyük Türk düşünürü Nihat Doğan.

Somali destek faaliyetlerini yaygın medyanın magazin sayfalarında paylaşmış.

Paylaşınca bizim de bilgimiz dahiline girmiş oldu. Açıkçası bu şaklabanlıklar hiç ilgimi çekmiyordu.

Ancak Nihat Doğan, Başbakan ve Somali'de açlık son sınırındaki bir çocuğa tıbbi müdahalede bulunan bir Türk doktorun dialogları ve fotoğrafları Habertürk gazetesi magazin eki, birinci sayfadan yayınlanınca mesleki yakınlıktan olsa gerek dikkatimi çekti. Haberin detayını iç sayfalarda bulup okudum.

Büyük Türk düşünürü Nihat Doğan'ın haberleştirdiği yazı "Başbakan, 'Sen ağlayamazsın' dedi" başlığına sahip. Detayları şöyle.

"Gözümüzün önünde bir çocuk can çekişiyordu. Sağa sola boş gözlerle bakarken bir anda Sayın Başbakanımız ve eşi Emine Hanım'ı fark ettim.

Hemen 'Sayın Başbakanım, yalvarırım çocuk ölüyor, yardım edin' diye seslendim. Başbakanımıza çocukların yattığı yeri gösterirken, bir yandan da Emine Hanım'ın kolundan tutarak çocuğun yanına doğru gittim. İnanılmaz bir hüzün fotoğrafı ile karşı karşıyaydık. Ortalık bir 'yas evi' gibiydi.

Bir doktorun çaresizlikten gözyaşı dökeceği aklımın ucundan geçmezdi.

Başbakanımızın doktora seslenişiyle matem havası aniden dağıldı. Başbakan'ın 'Burada herkes ağlayabilir, ama sen ağlayamazsın, sen bir Türk doktorusun, Türk doktor ağlamaz, söyle ne yapmamız lazım' demesiyle doktor, 'Burayı hemen boşaltıp yolu açın, çocuğu götürmemiz lazım' cevabını verdi. Ama artık çok geçti. O yavrumuz, gözlerimizin önünde hayata gözlerini kapamıştı."

Haber bu işte. Pes yani!

Ne diyelim şimdi bu "reklam kokan hareketler" uğruna yapılanlara.

Sen ertesi gün televizyon kanallarında yayınlansın diye onlarca kameraman, haberci ve koruma ile bir çocuğa tıbbi müdahale yapmaya çalışan hekimin başına toplan,sonra kalabalığın müdahaleyi aksatabileceğini düşünmeden "sen Türk doktorusun" türünden akla-bilime-tıbbi uygulamalara hiç bir yerinden dokunmayan "son aylarda kabarmış milliyetçi duygularınla" ekranlara oynayan bir "ara gazı" ver. Sonra da tüm bunları Somali'deki açlara yardım harekatı olarak topluma pazarla. Pes yani.

Sonra da açlıktan ölen bir çocuğa, hekimin müdahale ederken duygulanarak gözyaşlarını tutamamasını Nihat Doğan magazin sayfalarında haberleştirsin. Pes yani.

Haberin detayına hiç takılmıyorum. Hele Büyük Türk düşünürü Nihat Doğan'ın "Bir doktorun çaresizlikten gözyaşı dökeceği aklımın ucundan geçmezdi" lafına hiç takılmıyorum. Belli ki o hekimleri ruhsuz, duygusuz, kaybettiği hastalarının arkasından yüreği hiç kıpırdamayan varlıklar olarak bellemiş. Bunu "popüler cehaletine" verip geçebiliriz.

Ama Başbakan'ın "Sen Türk doktorusun, ağlayamazsın" lafına ne demeli.

Başbakan'da yıllardır "sağlıkta dönüşüm" uğruna ülkemizdeki hekimleri "muayenehaneleri peşinde koşan para göz insanlar" olarak kamuoyuna tanıttığını belli ki unutmuş Somali sınırlarına girince.

Diğer yandan hekimin Türkü, Kürdü, Almanı, Fransızı, Afganı, Hollandalısı, İtalyanı vb olamayacağını ya hiç bilememiş ya da unutmuş. Hekimlik mesleğinin evrensel kuralları olan tüm hastalara dil, din, ırk, cinsiyet ayırmaksızın destek sunmaya çalışan bir meslek olduğunu da bilememiş ve veciz sözünü üretmiş "Sen Türk doktorusun, ağlayamazsın". Pes yani.

Sayın Başbakan'a danışmanları mutlaka hatırlatmalıdır. Ülkemiz hekimleride tüm diğer meslektaşları gibi acıkır, susar, def-i hacet giderir, üzülür, duygulanır, ağlar ve güler. Hekimlerin de duyguları vardır.

Siz yeter ki ağlanmayacak bir ülke, ağlanmayacak bir dünya yaratacak politikaların takipçisi ve uygulayıcısı olun.

Şiddeti, açlığı, savaşı, ırkçılığı, yoksulluğu dışlayın.
Siz bakın o zaman "Türk doktorları nasıl gülüyor" diğer meslektaşları gibi.

Geçtiğimiz aylarda basında yer tutmuştu. İngiltere Başbakan'ı bir hastanenin yoğun bakım ünitesine, hiç bir steril kuralı dikkate almadan girmiş ve basın mensuplarını da yoğun bakım odasına davet ederek görüntüler vermişti. Yoğun bakım hekiminin uyarısı çok kısa olmuştu "lütfen burayı boşaltın".

"Sizin İngiltere Başbakanı olmanız hastaların sağlığını tehdit edecek bir reklama dönüşemez" demişti kısaca.

Somali'deki meslektaşımızda, "Burada herkes ağlayabilir, ama sen ağlayamazsın,sen bir Türk doktorusun,Türk doktor ağlamaz,söyle ne yapmamız lazım" diyen Başbakan'a ne güzel söylemiş : "Burayı hemen boşaltıp yolu açın, çocuğu götürmemiz lazım."

Daha ne desin.

Evet. Doktorlar da ağlar ve lütfen burayı boşaltın!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.