SON DAKİKA
Hava Durumu

Bu tehditler nereye kadar?

Yazının Giriş Tarihi: 26.06.2013 10:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.06.2013 10:25

Gezi direnişinden sonra Başbakan'ın sergilediği siyaset yöntemleri ile bu soruya yanıt vermek çok kolaylaştı.

Çok basit bir dil siyasetin dili oldu çıktı.

Caminin dini görevlilerinin her seferinde "böyle bir şey olmadı" yalanlamalarına rağmen "camide içki içtiler", hiçbir tanık, görüntü ve ispat olmadığı halde "başörtülülere eziyet ettiler", direnişten geriye kalan 5 insanımızın yaşamını yitirmesi, polisin kontrolsüz şiddeti, 12 insanımızın gözünü kaybetmesi, 56 ağır yaralı ve 7600 civarlarında yaralı insanımıza rağmen "polisimiz son derece sakin davranmasına rağmen şiddete uğramıştır" lafları çok basit olmuyor mu sizce?

Tabii bunlar siyasetin demagojik tarafları. Ne uğruna? İktidarını devam etmek adına "her yol, her yöntem mubahtır" adına.

Bu dil seçmen tabanının bağ dokularını sıkılaştırma adına yapılan "siyaset yalanları" dili.

Bir de gittikçe otoriterleşen yönetme biçimine karşı itiraz eden tüm çevrelere "tehdit dili" devreye alındı. Hem de ne tehdit!!!

Bu tehditlerden sadece eyleme ve direnişe katılanlar değil, sanatçılar, durumdan vazife çıkarıp hiçbir yaşananı nerdeyse görünür kılmamasına rağmen medya, hatta yabancı medya, işadamları, üniversite rektörleri, öğretim görevlileri, gençler, kadınlar, taraftar grupları, muhalefet yani özetle AKP'nin dayatmacı, otoriter, baskıcı uygulamalarına karşı çıkan herkes nasibini aldı.

Durum bu. Durumun bu olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Benim derdim bu hepimiz tarafından bilinen durumu tekrar etmek değildi elbette.

Başbakan böyle yapınca, bunu siyaset tarzı olarak benimseyen yerel uygulayıcılar da çıktı ortaya birden Bursa'da.

Bir gün bekledim aslında. Bir yalanlama gelecek mi diye.

Ama konuşma kürsüden yapılınca yalanlamakta mümkün olmuyor anladığım kadarıyla. Ne kadar yalancı olursan ol yani.

İki gün önce Bursa Hakimiyet Gazetesi'nde Okan Tuna yazdı. Bursa AKP Milletvekili Bedrettin Yıldırım, Büyükşehir Belediyesi'nce yaptırılan spor tesislerinin açılışında kürsüye çıkıyor ve spor tesisleri meselesini bir kenara bırakarak, Taksim Gezi Parkı'na ilişkin tehditler savuruyor.

Diyor ki; "Buradan açıkça ifade ediyorum, yanlarına kalmayacak, bu yaptıkları".

Bak sen!!!

Devam ediyor sonra; "Bizler bu olaylarla, kuzu postuna bürünen yılanları gördük ve bu kişileri tek tek not ettik".

İnsanları fişlemişler yani...

Hadi bakalım.

Sonra devam ediyor; "O kişiler, bizim yanlarımızda dolaşırken yalakalık yapıyorlardı ama bu olaylarda nasıl silkindiklerini gördük ve notumuzu aldık. Ama açık söylüyorum yanlarına kalmayacak, görecekler". Pes yani!!! Ya da belki de ayıp yani...

Bu tehditlerin sonuçları daha sonra anlaşılıyor. Nasıl mı?

Birincisi, "Bursa'dan ihracat yapan önemli bir kurumun yöneticisi aranıyor ve Twitter mesajlarında Taksim Gezi Parkı olaylarını destekleyen bir yardımcı kurum elemanının sözleşmesi sona erdiriliyor" Rezalete bakar mısınız? İnsanların ekmeği ile oynuyor "bizim mağdurlar".

İkincisi; "Bir kamu kurumunun Bursa yöneticiliği yapan kişinin, eşinin Twitter mesajları takip ediliyor. Kamu kurumu yöneticisi ciddi şekilde uyarılıyor" Bakarmısınız Allah aşkına. Bari boşanmasını da sağlasaydınız!!! Ne kadar ayıp yahu.

Üçüncüsü de; "Bursalı tanınmış bir işadamına yönelik bir uygulama. Üyesi olduğu sosyal medya organı instagram'da birtakım yazı ve görüntüler paylaşan Bursalı ünlü işadamı, sosyal medyada yapılan karşıt örgütlenme ile bu işadamının aile şirketi telefon yağmuruna tutuluyor, tehditler savruluyor ve işadamı da tepkiler üzerine ifadelerini sosyal medyadan silmek zorunda kalıyor".

Dördüncüyü ben ekleyeyim. Yerel medyada yazan bir gazeteci itirazların polis şiddeti ile bastırılmaya çalışılmasını eleştiren bir yazı yazıyor ve AKP Osmangazi İlçe Başkanı ve organize ettiği bir grup tarafından telefonla aranarak küfürlere, tehditlere maruz bırakılıyor. Yazısı yayınlandığı siteden kaldırılıyor.

Niye? İktidar mağdur ve basın özgürlüğünden yana ya!!! Sanırım ondan.

Hem küfür, hem tehdit, hem gözdağı, hem baskı hem de " biz var ya biz çok mağduruz edebiyatı" ve bir yandan da "camiye ayakkabıları ile girdiler, içki içtiler " yalanı, bir yandan da "borsa çöktü, faiz lobisi kazandı" neoliberal söylemi, öyle mi?

Sırf kendileri ile aynı düşünmüyor diye insanların işiyle, eşiyle, düşüncesiyle, fikriyle uğraşan bu insanlara ne denir şimdi?

Şimdi bu konuşmayı yapan Bedrettin Yıldırım'a ne denebilir ki?

Sayın vekilim, "Biraz insan olsan diyeceğim ama seni de zor durumda bırakmak istemiyorum, bu hırs seni kaplamışsa belli ki zorlanacaksın".

Sahi gerçekten çok mu zor biraz vicdanlı insan olmak.....

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.