SON DAKİKA
Hava Durumu

Akıl tutulması

Yazının Giriş Tarihi: 06.05.2016 11:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.05.2016 11:03

Şimdilerde bizi bundan daha iyi anlatan bir söz olamazdı sanırım. Akılsızlaşmanın bedelini epey ağır ödüyoruz, ödeyeceğiz. Dünya geneline baktığımızda insanın hali içler acısı. Sömüren de sömürülen de aynı kafasızlık içinde.

Akılsızlaşmanın karşılığı yaşamın içinden, farklı düşünce dinamiklerinden beslenen diyalektik bakış olmalıdır. Bilginin kıymeti göz ardı edilmeden, elde ne varsa eleştiri süzgecinden geçirilerek aklın fabrikasında yeniden yeniden işlenip, biçimlendirilmelidir.

Bulanık, hayali, silik bir teoridense yaşamın içinden koparılmış bir fikir, bilgi kırıntısı aklın ışığında tozu alınıp, parlatılıp, canlandırılmalıdır. Bilginin kaynağı ne olursa olsun; ister deney, ister sezgi, ister akıl mutlaka usanmadan diyalektik işleyişten, mantıksal örgüden geçirilmelidir. Yoksa neredeyse aklımızdan olacağız. Çünkü bir fikir ancak karşıt düşüncesi ile sağlamlaşabilir. Çünkü gerçeğin şimşeği karşıt düşüncelerin çatışmasından doğar. Bir yanlışlık var yaşanılanlara baktığımızda. İnsana yakışmayan terslik, uymazlık, olmamazlık.

Akılsızlık bağnazlıkla kol kola geziyor. Aklın özgürleşmesi için, o tuzaktan kurtulması için yine aklın gücü gerekli. Toplumsal varlık olarak insan aklı diğer akıllarla birlikte canlanır. İnsanın içinde insanla birlikte var olur. Kendi kapanına kıstırılmış dogmatikliği ancak bu şekilde aşabilir. Algıyı etkileyen olumlu, olumsuz pek çok uyarıcı karşısındaki akıl ne yapacak? Medyanın, söylenenlerin, duyusal düşünsel düzeyde yaşananların, ölüm ve yaşam içindeki tüm dalgalanmaların bıraktıkları izlerle akıl nasıl başa çıkacak? En kötüsü de bilgiçlik taslayan, ukala cehaletin karşısında ne yapacak?

Bizi yüksek dozda zehirleyen bönlüğün, gericiliğin katılığından, aymazlığından sıyrılıp kendi doğal işleyişine dönebilecek mi?

"Dünyada en büyük aptallık insanın hayatını, sağduyusuna göre değil de, bir çan sesine göre ayarlamasıdır." François Rabelais (16. Yüzyıl Rönesans düşünürü)

Onca zaman öncesinden bu yana aynı seslere kulak veriyor oluşumuza göre bu zor ama imkânsız değil. Olmamalı. Aklın kendi iç dinamikleriyle vicdanın mahkemeye çıkmasıyla, zamanın getirdikleriyle ve gören gözlerin yardımıyla bu mümkün. Gerçekler, rasyonelliğe yardım eder.

Ortaya atılan kavram bolluğunun (Özgürlük, demokrasi, insan hakları vs.) içinden akıl kendi ışığıyla küllerinden Anka kuşu gibi yeniden doğacaktır. Çünkü en vefalı dostumuzdur aklımız.

Her şey insanlar, sözler, karanlık, aydınlık, güneş bile yalan söylese akıl söylemez. Söyleyemez. Sonunda kendi yalanını yine kendi yakalayan hem hakim hem suçludur. Akıl böyle işler. Kuşun uçamaması, balığın yüzememesi, örümceğin ağ örememesi nasıl mümkün değilse geç! de olsa akıl doğru düşünebilmeden uzaklara gidemez.

Sağlıklı ruhun aklından söz etmeli bu arada. Zannetmeler, inanmalar aklın önünde yanlışlara kılıf örmeye devam edebilirler. Çünkü tüm kılıflar bir kabahati, fark edilen yanlışı örtmek içindir. Oysa gerçek sere serpe ortadadır her daim.

Gerçek, tüm pislikleri, hataları ortaya çıkaran kaldırma kuvvetine sahiptir. Akıl ve gerçek hiç kimseye düşman olmayan kelimeler söylerler. Çünkü bazen güneşi fenerle göstermek gerekir.

Bunları görebilmek "insan" olmanın gereğidir. Yoksa herhangi bir beyin yapısına sahip olmadan 650 milyon yıldır yaşayan denizanaları da bu evrende "var" lar. Hem de zarar vermeden, kötülük yaratmadan.
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.