SON DAKİKA
Hava Durumu

'Tarihin akışı bizi insanlarla buluşturacak'

"Evimiz yanıyor! Bu yangını söndüreceğiz!" sloganıyla harekete geçen Yeşiller Partisi eş sözcüleri Emine Özkan ve Koray Doğan Urbarlı, sorularımızı yanıtladı. Türkiye'de alışılagelmiş partilerden farklı yol haritası çizen Yeşiller Partisi Eş Sözcüleri, "İnsanlar artık bu tarzdan sıkılmış durumda. Bu tarzın değişmesini istiyorlar. Oy verme, sandığa gitme, söylenenlere inanma ya da partileri umut olarak görme fikri giderek azalıyor. Tarihin akışı bizi insanlarla buluşturacak" dedi.

Haber Giriş Tarihi: 29.10.2020 22:55
Haber Güncellenme Tarihi: 29.10.2020 22:55
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
'Tarihin akışı bizi insanlarla buluşturacak'

Pelin AKDEMİR / BURSAPORT

Türkiye'de 2020 yılında kurulan 18 yeni siyasi partiden biri olan Yeşiller Partisi, "Evimiz yanıyor! Bu yangını söndüreceğiz!" sloganıyla harekete geçti.

Ülkenin sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlarının çözümünde yeşil ilkelerin doğru ve sonuç alıcı olduklarını dile getiren Yeşiller Partisi'nin 10 başlıkta topladıkları ilkeler şöyle: "Doğaya uyum, iklim kriziyle mücadele, barış ve şiddetsizlik,  toplumsal cinsiyet eşitliği ve feminizm, küresel mücadele, yerel ve doğrudan demokrasi, sürdürülebilirlik, adil paylaşım, özgür yaşam, çoğulculuk."

Yeşiller Partisi'nin eş sözcüleri Emine Özkan ve Koray Doğan Urbarlı, Bursaport'un sorularını yanıtladı.

Yeşiller Partisi'nin ortaya çıkış fikri olarak 'evimiz yanıyor ve biz bu yangını söndürmeye geldik' söylemini dile getiriyorsunuz. Evimizdeki yangınlar nelerdir?

Evimiz ve yangın aslında bize bir çok kapı açıyor. Birden fazla anlamda karşımıza yanıtlar çıkartıyor. Küçükten büyüğe doğru gidelim. Evimiz. Yattığımız, yaşadığımız yer. Yanıyor. Ekonomik kriz bu kadar yoğun şekilde yaşanırken, güvencesiz çalışma, işsizlik ve gelecek kaygısı bu kadar yoğunken evimizde bir yangın olmadığını söylemek imkansız. Gelirimiz aynı hatta düşüyor; fakat giderlerimiz artıyor.

En büyük evimiz ise Dünya! 35 yaşında bir kişi için her ay bir önceki senenin aynı ayından daha sıcak geçti. Bu yangın değil de nedir? İnsanlık bir şekilde dayanıyor diye biz şu anda bir şey olmadığını düşünüyoruz ama türler kayboluyor ve bu yangın insanı da saracak şekilde her yeri kaplıyor. Mutfağı da Dünya'yı da yakamayız. 2020 yılında bir parti bu iki yangına da çözüm bulmalı. Biz de bu iddiayla ortaya çıktık.

"Hızla karbonsuz bir ekonomi kurmalıyız"

Bugün dünyanın iklim, küresel sağlık ve demokrasi, adalet krizleri ile karşı karşıya olduğunu söylüyorsunuz. Kuruluş gerekçenizi, bu krizlerle baş etmek için ortaya konacak etkili politikaların yeşil düşüncelere dayandığını açıklıyorsunuz. Yeşiller Partisi, bu krizlerle baş etmek için nasıl bir yol izleyecek? Burada anlatmak istediğiniz 'yeşil düşünceler' nelerdir?

Öncelikle şunu söylemek gerekli. Öyle bir ana geldik ki hangi konuya ne tür bir çözüm bulmaya çalışırsak çalışalım bu çözüm yeşil olmalı. Ekonomik krizden de, demokrasi krizinden de, pandemiden de yeşil çözümlerle çıkmalıyız çünkü küremize daha fazla yük getiremeyiz. Sınıra dayandık.

İklim alanında hızla karbonsuz bir ekonomi kurmalıyız. Karbonsuz ekonomi emek yoğun bir ekonomi olacağı için bunun artık buhran halini almış ekonomik krize de yanıt vereceğini söyleyebiliriz. Demokrasi, adalet Türkiye'de de, dünyada da çok fazla yıpranmış ve daha da yıpranmaya devam eden kavramlar. Bu iki kavram başta olmak üzere benzer tüm kavramlar için dayanışma içinde çalışmamız gerekli.

"Türkiye'nin tüm sorunları üzerine söz söylemeyi seçtik"

Öncelikle iklim kriziyle mücadele etmek için yola çıktığınızı belirtiyorsunuz. Türkiye'de siyaset yapmak için iklim krizini siyasi arenaya taşımak yeterli olacak mıdır?

Türkiye gündemi çok hızlı değişen ve kendine özgü gündemleri konuşmayı seven bir ülke. İklim krizi ise çok uzak bir konu gibi görünüyor ne yazık ki. Yeterli olacak mı? Hayır. Fakat bu bizim için bir sıkıntı yaratmıyor. Çünkü tematik bir parti değiliz ve Türkiye'nin tüm sorunları üzerine söz söylemeyi seçtik. Bu da bizi siyasi arenada iklim krizini de dile getiren ama tüm konularda sözü olan bir parti konumuna taşıyor.

Türkiye'deki siyasi partilerden farklı bir yol haritanız var. Bir de Türkiye'de insanların alışmış olduğu bir siyasi tutum var. İnsanları çizdiğiniz bu yola nasıl yönlendirmeyi düşünüyorsunuz?

Çok doğru söylüyorsunuz. Farklı bir yol haritamız var ve insanların da alışmış olduğu bir tarz var. Fakat araştırmalar bize şunu da gösteriyor. İnsanlar artık bu tarzdan sıkılmış durumda. Bu tarzın değişmesini istiyorlar. Oy verme, sandığa gitme, söylenenlere inanma ya da partileri umut olarak görme fikri giderek azalıyor. Tarihin akışı bizi insanlarla buluşturacak. Elbette o "güzel zamanı" bekleyerek geçirmeyeceğiz anımızı. Kendimizi anlatarak, başka bir tarz olduğunu göstererek çok çalışacağız.

"İstanbul Sözleşmesi'nin etkin uygulanması şart"

Türkiye'de her gün en az bir kadın cinayeti yaşanıyor. Haberlerde sıklıkla çocuk istismarları ve öldürülen çocukları okuyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için ortaya koyacağınız projeler nelerdir? Kadın ve kız çocuklarına yönelik bir koruma programınız var mı? İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması bu olayları engellemeye yeterli olacak mı?

Kadına yönelik şiddetle ilgili altın standart kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nin etkin bir şekilde uygulanması önemli bir ilk adım. Çünkü Sözleşme, kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesini toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasına bağlıyor; halen uygulanmayan 7/24 ulaşılabilir, toplumsal cinsiyetle ilgili deneyimli ve eğitimli personelin çalıştığı kadın danışma merkezlerinin, cinsel şiddetle mücadele kriz merkezlerinin kurulmasını öngörüyor. Türkiye'de henüz bunlar olmadığı gibi, sığınaklar da yeterli sayıda değil. Hatta her gün kaç kadının öldürüldüğüne dair güvenilir verilere bile ulaşılamadığından, bu bilgileri kadın örgütlerinin çabasıyla öğrenebiliyoruz. Sorun bu derece büyükken, İstanbul Sözleşmesi'nin etkin uygulanması şart. Bunun koordinasyonu da ancak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıyla görevlendirilmiş bir Toplumsal Cinsiyet Bakanlığı'nın kurulmasıyla mümkün. Ayrıca erkek egemen zihniyetin değişmesi yolunda kadın, erkek, LGBTQİ+ tüm bireylerin eşit yurttaşlık temelinde özgürleşmesi için uygulanacak bütüncül politikaların hepimizin ortak sorumluluğu olduğuna inanıyoruz.

"Hiyerarşinin en sembolik biçiminde reddedilmesi"

Türkiye'de klasik siyasi partilerde genel başkanlık mevcut. Sadece Halkların Demokratik Partisi'nde (HDP) eş başkanlık sistemi görüyoruz. Yeşiller Partisi'nde ise ilk genel kurulda eş sözcüler seçildi. Yeşiller Partisi, neden genel başkanlık yerine 'eş sözcü' uygulamasını tercih etti?

Aslına bakılırsa Yeşiller Partisi 2008 yılında Eş sözcülük ilkesini hayata geçirdi. O zaman yasalar buna izin vermiyordu fakat bu ilkenin peşinden giderek bunu uyguladı. Belki yasal düzenlemelerin olmasında ve bunun artık "hukuki" olmasında o Yeşiller Partisi'nin katkısı vardır. Şu güne baktığımızda aslında sadece HDP'de değil birkaç başka partide de bu yapının oluştuğunu görüyoruz. Eş sözcülük kavramı iki kelimesiyle de politik gönderme içeriyor. Öncelikle başkanlık değil, sözcülük. Bu hiyerarşinin en sembolik biçiminde reddedilmesini bize yaşatıyor. Eş ise toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusunu taşıyor. Yeşiller Partisi'nde iki kadın eş sözcü olabilir fakat iki erkek olamaz. Bu da erkek egemenliğin en net şekilde kabul edilmediğinin göstergesi.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.