SON DAKİKA
Hava Durumu

Öğretmenler mutsuz, umutsuz

Eğitim-İş Bursa Şubesi tarafından Bursa genelindeki farklı okullarda yapılan "Öğretmenlerin Mesleki ve Ekonomik Durumlarına İlişkin Öğretmen Görüşleri" anketi eğitimin geldiği nokta ve öğretmenlere ilişkin çarpıcı gerçekleri gözler önüne serdi.

Haber Giriş Tarihi: 23.11.2017 18:41
Haber Güncellenme Tarihi: 23.11.2017 18:41
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Öğretmenler mutsuz, umutsuz

Eğitim-İş Sendikası Bursa Şubesi tarafından 24 Ekim - 15 Kasım 2017 tarihleri arasında Bursa genelindeki farklı okullarda "Öğretmenlerin Mesleki ve Ekonomik Durumlarına İlişkin Öğretmen Görüşleri" anketi çalışması yapıldı.

Çarpıcı sonuçların ortaya çıktığı anket çalışmasını kamuoyu ile paylaşan Eğitim İş Bursa Şube Başkanı Özkan Rona, anketin 1088 öğretmen ile yüz yüze görüşme yöntemiyle gerçekleştirildiğini belirtti.

Eğitimin, AKP iktidarları tarafından 2002 yılından bu yana defalarca yapılan sistem değişikliği ile kaotik bir yapıya sürüklendiğini belirten Özkan Rona, ankete katılan öğretmenlerin yüzde 98,44'ünün öğretmenlik mesleğinin saygınlığını kaybettiğini düşündüğünü aktardı.

Ankete katılan öğretmenlerin yüzde 91,64'ünün çocuklarının gıda ihtiyaçlarını, yüzde 90,17'sinin çocuklarının kıyafet ihtiyaçlarını, yüzde 86,18'inin ise çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşılayamadığını belirttiğini aktaran Rona, eğitimcilerin sosyal ve ekonomik sorunlarının acil çözüm gerektirdiğini bildirdi.

Eğitim-İş'in 1088 öğretmenle yaptığı görüşmede yönelttiği sorulara verilen yanıtlardan çıkan sonuçlar şöyle:

- Katılımcıların yüzde 91,64'ü çocuklarının gıda ihtiyaçlarını, yüzde 90,17'si çocuklarının kıyafet ihtiyaçlarını, yüzde 86,18'i ise çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşılayamadığını belirtmektedir.
- Katılımcıların yüzde 54,19'u ev kredisi ödediğini, yüzde 17,63'ü ise çocuklarının eğitimi için kredi çektiğini belirtmiştir.
- Katılımcıların yüzde 26,10'u kredi kartının asgari borcunu ödediğini, yüzde 5,79'u ise maaşında icra olduğunu belirtmiştir.
- Katılımcıların yüzde 38,39'u esnafa ya da şahıslara borçlu olduğunu, yüzde 61,58'i ise kredi kartı borcu olduğunu belirtmiştir.
- Katılımcıların yüzde 47,19'u her ay kitap almaya bütçe ayıramadığını, yüzde 33,46'sı ise çocuğu için kreş ya da bakıcı sorunu yaşadığını belirtmiştir.
- Katılımcıların yüzde 61,60'ı son bir yılda tiyatroya, yüzde 37,11'i ise son bir yıldır sinemaya gitmediğini belirtmiştir.
- Katılımcıların yüzde 63,51'i ise haftada bir kez ailesiyle yemeğe gidemediğini belirtmiştir.
- Katılımcıların yüzde74,11'i fikirlerini özgürce açıklayamadığını belirtmiştir.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Ülkemizde eğitim 2002 yılından bu yana defalarca sistem değişikliği ile karşı karşıya kalmıştır. 15 yıllık AKP iktidarında 6 kez Bakan değişmiş, sistem kaotik bir yapıya sürüklenmiştir.

80 milyonun yaşadığı bir ülkede eğitim sisteminde yapılacak değişiklikler, reformlar büyük bir toplumsal uzlaşıyla ve tamamen pedagojik gerekçelerle yapılması gerekirken eğitim bilimcilerin görüşleri önemsenmeden, bilimsel temellerden yoksun bir şekilde hayata geçirilmiştir. Sistemde yaklaşık 23 milyon (Okul öncesi-Doktora dahil) öğrenci, öğretmen aktif olarak sistemin paydaşı olarak yer almaktadır. Direkt (dolaysız) eğitim nüfusu hane hesabı ile değerlendirildiğinde eğitim sistemi ülke nüfusunun dolaylı ve dolaysız olarak tümünü ilgilendiren yaşamsal bir ögedir. Her hanede ya öğrenci ya öğretmen bulunmaktadır. Dolayısıyla yapılacak düzenlemelerin toplumun ve sistemin tüm paydaşlarının onayı ile olması sistemin, düzenlemenin başarısını da etkilemesi olasılığı yüksektir. Oysa 2002 yılında iş başına gelen ve 15 yıldır tek başına ülkeyi ve dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığını yöneten AKP iktidarı müfredat başta olmak üzere, sistemin bütünlüğü, teşkilat yapılanması ve eğitim mevzuatlarında sayısız düzenlemeleri "emrivaki" bir şekilde yapmış ve istenilen sonuç alınamamıştır.

Türkiye'de eğitimle ilgili temel düzenleyici anlayış Anayasa'nın 42.maddesinde yer almaktadır. Anayasanın 42.maddesi "eğitim-öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz." hükmü yer almıştır. Anayasa'da kesin hükümler varken, son 15 yılda Atatürk İlke ve inkılaplarına aykırı, laiklik karşıtı eğitim merkezleri açılmıştır. Bunun yanı sıra özellikle okul öncesi düzeyde dinsel eğitim veren kaçak binlerce kurum açılmıştır. Bu şekilde açılan okullara Devlet tarafından göz yumulmuş, kapatılmaları hususunda hiçbir çalışma yapılmamıştır. Aksine bu kurumlar görmezden gelinmiştir.

15 yıllık AKP iktidarında din işlerinin yönetimi ve dini eğitim siyasal ve kişisel çıkar hesapları ile ele alınmıştır. Dini eğitimin siyasi ve kişisel çıkar hesapları ile planlanması eğitimi bilimsellikten ve çağdaşlıktan uzaklaştırmıştır.

Anayasada ve Milli Eğitim genel politikalarını belirleyen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen eğitim şekli "çağdaş, bilimsel ve laik eğitimdir." 93 yıllık Öğretim Birliği Yasası ile Milli Eğitim sistemimiz dogmatik bir yapıdan demokratik bir yapıya kavuşmuş iken son 15 yıllık uygulamalarla Cumhuriyetin eğitim anlayışı yıkılma noktasına gelerek tekrar cumhuriyet öncesi anlayış eğitim sisteminde egemen olmaya başlamıştır.

Eğitim sistemi üzerindeki siyasi abluka, eğitim bütçesindeki sürekli azalma, devlet okullarında nitelik düşüşünün en önemli sebeplerindendir. AKP iktidarı süresince eğitime sadece siyasi amaçla bakmış, eğitim ekonomi ilişkisini görmezden gelmiştir. Ekonomik kalkınma ile eğitimin gelişmesi arasında girift bir ilişki vardır. Geri kalmış ülkelerin kalkınamamalarının nedeni, eğitim yatırımlarına gereken önemi vermemiş olmalarıdır. 2002 yılından bu yana bütçeden eğitim yatırımlarına ayrılan payın sürekli azalma eğilimi gösteriyor olması AKP'nin eğitime bakışını ortaya çıkarmaktadır.

Sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçildiği 1998 yılında, MEB yatırımlarına yüzde 30,03, 2002 yılında yüzde 17,18 pay ayrılırken bu oran 2018 yılında yüzde 8,36'ya gerilemiştir.

2016 yılında en zengin yüzde onluk kesim ile en yoksul yüzde onluk kesimin eğitim harcamalarında 64 kat fark oluşmuştur.

Yoksul aileler harcayabilecekleri her 100 liranın sadece 50 kuruşunueğitime ayırabilirken, en zengin yüzde 10'luk kesim ise 100 liralık harcamasının 5,2 lirasını eğitime harcayabilmiştir. Eğitim paydaşları iyi eğitimli küçük bir grup ve nitelikli eğitim alamayan çoğunluk olarak ikiye ayrılmıştır.

Araştırmamızın sonuçları öğretmenlerin ekonomik, mesleki ve sosyal açıdan çok zor günler geçirdiğini ortaya net olarak koymuştur.

Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 1827 TL, gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 7056 TL'dir. Öğretmenler yoksulluk sınırının yarısından az maaş almaktadırlar. Öğretmenlerin bu maaşla ailelerinin ve kendilerinin temel ihtiyaçlarını karşılamalarına imkan yoktur.

15 yıl deneyimli bir öğretmenin aldığı net maaş 3040,23 TL'dir. 1.derecenin 4.kademesinde bulunan bir öğretmen ise net 3144,30 TL maaş almaktadır. Bu veriler öğretmenlerin yoksulluk sınırının yarısından az maaş aldığını ortaya koymaktadır.

Yaptığımız araştırma öğretmenlerin ekonomik gelirlerinin yetersizliğinin eğitimin niteliğini düşürdüğünü ortaya çıkarmıştır. Eğitimin nitelik sorununun çözülebilmesi için öncelikli olarak öğretmenlere insanca yaşayabileceği bir ücret ödenmelidir.

2016 Kasım ayından 2017 Kasım ayına kadar, dolar yüzde 16,41 oranında artmıştır. Doların artmasına bağlı olarak ülkemizdeki sosyal ve ekonomik yaşam aynı oranda zamlanmıştır. AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından buyana öğretmenlerin alım gücü büyük oranda düşmüştür.

Öğretmenlerin son bir yıldaki reel kaybı yüzde 16'dan fazladır. Toplu İş Sözleşmesinde 2018 yılı için kamu çalışanlarına 4+3,5 zam verilmiştir. Aylık gıda enflasyonunun yaklaşık yüzde 3 olduğu düşünüldüğünde yapılan zamların memurun eline geçmeden buharlaştığı görülecektir.

AKP HÜKÜMETİNE ÖNERİLER 

1. 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde öğretmenlere bir maaş ikramiye verilmelidir.
2. Öğretmenlerin maaşları yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır.
3. Öğretmenlerin ek ders ücretleri en az 25 TL olmalıdır.
4. Öğretmenlere ödenen eğitim öğretime hazırlık ödeneği, tüm eğitim çalışanlarına ödenmeli ve en az bir maaş tutarında olmalıdır.
5. İnternet hizmeti öğretmenlere ücretsiz olmalıdır.
6. Öğretmenlere toplu taşıma araçları ücretsiz olmalıdır.
7. Öğretmenlerin sınav görev ücretleri en az iki katına çıkarılmalıdır.
8. Öğretmenlere temsil tazminatı ödenmelidir.
9. Öğretmenlere kira yardımı verilmelidir.
10. Çocuk yardımları artırılmalıdır.
11. 3600 ek gösterge hakkı tanınmalıdır.
12. Yönetici atamalarında liyakat esas alınmalıdır.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.