SON DAKİKA
Hava Durumu

"O öyle bir öğrenciydi ki..."

Emekli felsefe öğretmeni, gazeteci Zuhal Kişin Köseoğlu, 90'lı yıllarda Demirtaş Paşa Endüstri Meslek Lisesi'nde öğretmeni olduğu, bugün Kocaeli Özel ENKA Teknik Okulları'nın Müdürü olan öğrencisi Hüseyin Kayan ile eğitim öğretim üzerine söyleşti.

Haber Giriş Tarihi: 24.11.2019 00:04
Haber Güncellenme Tarihi: 24.11.2019 00:04
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
"O öyle bir öğrenciydi ki..."

ZUHAL KİŞİN KÖSEOĞLU

Bu yazıyı kaleme almak benim için çok büyük bir onur. Doksanlı yıllarda Demirtaş Paşa Endüstri Meslek Lisesi'nde öğretmeni olduğum ve şimdilerde Kocaeli Özel ENKA Teknik Okulları'nın Müdürü olan öğrencim Hüseyin Kayan ile yaptığım bir söyleşi bu.

Öğrencilik yılları da başarılarla geçmiş, mezuniyeti okul birinciliği ile taçlanmış, izninizle "öğrencim" demeyip "bu oğlumun" diyeceğim, zira her öğrencimi bir evlat bildim, öğretmenliği ve yöneticiliği de başarılarla yüklü.

Bu nedenle değerli Eğitimci Hüseyin Kayan'ın, eğitim ve öğretime bakışını geniş bir açıdan bu satırlarda sizlere aktarmak istedim.

Bu noktada sözü, sorularımın karşılığında ENKA Teknik Okulları Müdürü Sayın Hüseyin Kayan'a bırakırken, hakkıyla mesleğini gerçekleştiren tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyor ve saygıyla önlerinde eğiliyorum.

- Eğitim - öğretim - öğretmen - öğrenci kavramlarının sendeki karşılığı nedir?

Eğitim insanın doğumu ile başlayan ve ölene kadar devam eden, öğretimi de kapsayan bir süreç benim için. İnsanlar hayata dair önemli değerlerin eğitimini ilk önce aile ortamında onu büyüten aile bireylerinden alıyor. Yine bu noktada eğitimin en büyük anahtarı insanın başka insanları gözlemlemesi, rol model alması, onları taklit etmesi ve onların davranışlarını kendinde içselleştirmesidir. Bu nedenle eğitim denildiğinde en büyük görevi ben aileye yüklüyorum. Sağlıklı bir aile ortamında yetişen aile bireyleri hayatta daha başarılı mı olurlar diye bir soru sorsak her halde buna olumsuz yanıt verecek kişi sayısı çok azdır. Öğretim denildiğinde ise bu sefer en büyük görevi okula yüklüyorum. Okumayı yazmayı, matematik becerilerini, fen ve sosyal bilgilerin insanlara okullarda öğretilmesi beklentisi bence de doğrudur.

Öğretmen kavramı her ne kadar her geçen gün bilgiyi doğrudan öğrenciye öğreten kişi olmaktan çıkıp öğrencinin bilgiye ulaşmasını ve hangi bilgilerle donatılmasına rehberlik edecek kişi olarak tanımlanmaya çalışılsa da maalesef sınav odaklı öğretim sistemimizde bu halen bilgiyi doğrudan öğrenciye öğreten kişi olarak kalmaktadır.

Öğrenci kavramı ile ilgili olarak herkesin ilk aklına gelen bulunduğu ortamda öğrenen konumunda olan kişi tanımı dışında benim farklı bir yorumum yok ancak öğrenciliğin doğduğumuzdan günden öldüğümüz güne kadar, yaşımız uğraşımız mekanımız neresi olursa olsun devam ettiği görüşüne de sonuna kadar katılıyorum.

Kocaeli Özel ENKA Teknik Okulları Müdürü Hüseyin Kayan

- Eğitim ve öğretimde kalite ve niteliğin sağlanması ve gelişimi neye / nelere bağlıdır?

Kalite kelimesini kişinin ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanması olarak tanımlarsak eğitimde kaliteden bahsederken de verilen eğitimin kişinin ihtiyaçlarını ne kadar karşıladığı, bunun öncesinde de kişinin ihtiyaçlarının doğru tespit edilip edilemediği detayları karşımıza çıkıyor. Kaç kurumda öğrencilerin bireysel eğitim ihtiyaçları belirleniyor ve kaç kurumda bireyselleştirilmiş eğitim ortamları hazırlıyoruz. Peki niye hazırlamıyoruz? Bireyselleştirilmiş eğitimin önündeki engellerden en büyüğü maalesef her zaman dert yandığımız başka bir şekilde adaleti sağlayamayacağımız konusundaki kabulümüz sınav sistemine dayalı eğitim sistemidir. Üniversite giriş sınavı olmadan üniversitelere kişileri sahip oldukları eğitim öğretim yeterlilikleriyle yerleştirecek başka bir sistem bulamadığımızdan sınava dayalı eğitim sistemine mahkum kalıyoruz. Sınava dayalı eğitim sistemi ise maalesef kurumları bireyselleştirilmiş eğitimden genelleştirilmiş eğitime geçişe zorlayan ve kaçamayacağımız bir zorunluluktur. Basit bir örnek vermem gerekirse; okulumuzda programlama, tasarım konularında kendini geliştiren, bu alanlarda inanılmaz mesafe kat eden birçok öğrencimiz lise son sınıfa geldiğinde bu çalışmalarını bırakarak TYT - AYT sınav sistemine hazırlanmaktadır. Oysa, bu konuda merakları ve kabiliyetleri olan bu öğrenciler tüm lise hayatları boyunca mezun oldukları güne kadar ilgi duydukları alanlarda öğrenimlerini devam ettirseler ve üniversite girişinde bu alandaki yeterlilikleri ile değerlendirme yapılsa. Eğitim ve öğretimde kalite ve niteliğin arttırılması, öğrencileri bir üst eğitim kademelerine geçirecek yeterli akademik eğitimin verilmesi ve bu eğitimlerinin bireysel ilgi ve yeteneklerine hitap eden eğitim ve etkinliklerle zenginleştirilmesi ile mümkün olacaktır.

- Türk eğitim - öğretim sisteminin eksik ve yeterli gördüğün yönleri nelerdir? Eksik yönlerin giderilmesi ne şekilde mümkündür?

Bu konuda bilimsel bir çalışma okumadım veya yapıldı ise de bilmiyorum ancak merak ediyorum, Cumhuriyet'in ilanından bugüne eğitim sistemimizdeki değişiklikleri sıralasak ve yapılan değişikliklerin niceliğini örneğin Finlandiya veya Almanya ile karşılaştırsak. Sınıf geçme sisteminin, müfredatların bu kadar sık değiştirildiği, zaman zaman yeni yapılan değişikliğin birkaç değişiklik öncesi mevcut duruma geri dönüş olduğu eğitim sistemimizin bu kadar sık değişiklikten olumlu etkilendiği söylenebilir mi bilmiyorum. 1998 yılında üniversite sınavlarında öğrencilerin mezun oldukları lise türüne göre katsayı uygulamasının başlamasıyla ülkemizdeki meslek eğitiminde yaşanan sıkıntıları kim inkar edebilir? Bu katsayı sorunu ortadan kaldırıldığı halde meslek liselerine halen LGS'den yüksek puan alan öğrencilerin tercihte tereddüt etmesi o günlerin bir kötü mirası değil mi?

Ben orta okuldan mezun olduğumda mahalli sistem artı isteyen öğrencilerin Anadolu liseleri sınavına girerek başarılı olduğu sınav türüne göre sınavlı okullara yerleşmeleri sistemi vardı. Sonrasında ne kadar çok değişiklik oldu değil mi? TEOG, OKS ve şimdi yeniden benim ortaokul yıllarım gibi diploma puanına bağlı mahalli yerleştirme artı sınavlı LGS puanlı yerleştirme. Bu sistemin kaç yıl daha gideceği ile ilgili bir tahminimiz var mı? Orta okullarda kaldırılan merkezi dönem içi sınavlar liselerde yavaş yavaş pilot olarak uygulanmaya başladı ve TEOG benzeri bir sınav sistemi liselere mi geliyor sorusu akıllara gelmeye başladı.

Uzun sözün kısası, eğitim sistemimizdeki bu kadar hızlı değişiklikler ve bu değişikliklerin her birinin köklü değişiklikler olması bana göre eğitim sistemimizin gelişiminde olumsuzluklara yol açıyor. Tüm eğitim paydaşlarının görüşleriyle hazırlanacak bir eğitim sisteminin, kademeler arası geçiş sistemin (orta okuldan liseye, liseden üniversiteye geçişte) ortaya konması ve eğitim öğretim çalışmalarının bu sistem içerisinde yürütülmesinin bu olumsuzlukları önleyeceğini düşünüyorum.

Okullarımızda yürüttüğümüz öğretim faaliyetlerinde merkezimize aldığımız LGS ve TYT-AYT sınav sistemimizde yer alan soru biçimlerindeki değişiklikleri oldukça gerekli ve olumlu buluyorum. Dik üçgenin uzun kenarını teorik olarak formülde rakamları yerine koyma olarak sormak yerine, yeni satın alınan bir koltuğun oda kapısından geçip geçmeyeceği şeklinde aynı hesaplamanın sorulması bizim arzuladığımız bir soru tipiydi. Hem LGS 'de hem de üniversite giriş sınavlarında bilgiyi değil, bilgiyi kullanma yorumlama sorularının her geçen gün daha ağırlıklı yer alması analitik düşünen, problem çözme becerisine sahip öğrencilerin yetiştirilmesi için oldukça önemli bir gereksinimdir.

Endüstriyel Otomasyon Teknolojileri Alanı Mekatronik Atölyesi

- Öğretmen ve öğrenci arasındaki iletişimin, nitelikli bir eğitim öğretim açısından ne şekilde kurulması gerekir? Bu konuda neler yapılmalıdır?

Öğretmen öğrenci, öğretmen veli ve veli çocuk arasındaki iletişim, eğitim öğretimin en önemli ve en temel noktası. Belki 10 - 15 yıl önce büyük söyler küçük yapardı, öğretmen söyler öğrenci yapardı. Günümüzde ise artık sorgusuz itaate dayalı iletişim maalesef olumludan fazla olumsuz gelişmelere sonuç açmaktadır. Öğrencimizden, çocuğumuzdan bir şey isterken, yanlışını ya da eksiğini söylerken niye o şekilde düşündüğümüzü de iyi izah etmeli ve kendimizi anlatabilmemiz gerekmektedir. Kırmızı ışıkta geçmek yasak, sakın geçme mi; yoksa kırmızı ışıkta geçersen şu tür kazalara neden olabilirsin, başka insanlara şu zararları verebilirsin, aynı şeklide sen yeşil ışıkta geçerken kırmızı ışıkta geçen biri sana şu şu şu zararları verir mi?

Sağlıklı bir iletişimde önemli bir diğer husus anlamak. Dinlemek demiyorum anlamak diyorum. Dinlemek, anlamak amacıyla yaptığımız eylemlerden sadece biri. Dinlemeyle beraber empati kurabilmeli, karşımızda yer alan bireyin durumunu özümseyebilmeliyiz de. Karşımızdaki onu anladığımızı hissettiğinde sağlıklı bir iletişimden söz edebiliriz. Öğrencilerimizi, çocuklarımızı da anlamalıyız, anladığımızı onlar da hissetmeli. O zaman nitelikli bir eğitim için gerekli iletişim sağlanmış olur.

- Öğretmen ve öğrencide öğrenme ve kendini geliştirme isteklerinde motivasyon eksikliğinden söz edebilir miyiz? Söz edebiliyorsan nedenleri nelerdir ve aşılması için önerilerin nelerdir?

Motivasyonu içsel motivasyon ve dış kaynaklı motivasyon olarak ikiye ayıralım isterseniz. İç motivasyonun dış motivasyonu, dış motivasyonun da iç motivasyonu karşılıklı etkilediğini de baştan söylemek gerekir. Öğrenmede dış motivasyon dediğimizde öğrencinin ne şekilde okula ulaştığı, okulun fiziksel şartları, öğretmen güler yüzlü mü somurtkan mı ve benzeri çevresel şartların olumlu ve yeterli olmasını bekliyoruz.

Öğrenmede asıl ağırlıklı rol oynayanın ise iç motivasyon olduğunu düşünüyorum. Aynı okulda, aynı şartlarda, aynı öğretmenlerden eğitim öğretim alan iki öğrenciden biri üniversite giriş sınavlarında Türkiye 38'incisi diğeri 200 binincisi oluyorsa burada iki öğrenci arasındaki en büyük farkın iç motivasyonlarının arasındaki fark olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. İçsel motivasyon nedir sorusunu kendimce öğrencinin öğrenmeye olan isteği ve başarabileceğine olan inancı şeklinde tanımlayabiliriz. Öğrenci önce isteyecek, sonra inanacak. Öğrencilerimize gelecek hedefi oluşturacağız, gelecekleri ile ilgili hayal kurmalarını sağlayacağız, neleri başarabileceklerini göstereceğiz. Tabi bunları yapmak için de çocuklarımızla yeteri kadar ilgilenmemiz, onları anlayabilmemiz gerekiyor. Çocuklarımızla ilgilenmenin anlam karşılığı sadece onların maddi ihtiyaçlarını karşılamak olmamalı. Çocuklarımızla beraber gelecek hayalleri kuracağız, onlarla beraber proje hayalleri kuracağız, onlara örnek alacakları onlara rol model olacak yaşanmış hayat örnekleri sunacağız. Bütün bunlar çocuklarımızın iç motivasyonunu arttıracaktır. Bunlarla beraber insanların doğuştan gelen farklılıklarını ve yeteneklerini de dikkate alacağız. Benim en zayıf dersim müzik ve beden eğitimi idi. Müzik dersimizde flüt çalmayı bir türlü beceremezdim. Konservatuar eğitimi benim için çok olurdu galiba. Dünyanın en iyi müzik okulunda en iyi öğretmenlerle en iyi dış motivasyon oluşturulmaya çalışılsa da iç motivasyonum ne kadar olurdu bilmiyorum. Ahmet Şerif İzgören'in hayvanat bahçesinde yaşayan develer örneğini vermek istiyorum. Yavru deve annesine sormuş, anne bizim hörgüçlerimiz ne işe yarar, anne cevap vermiş, hörgüçlerimiz sayesinde su içmeden çölde günlerce yol alabiliriz, yavru deve tekrar sormuş, anne bizim hayvanat bahçesinde işimiz ne?

Okulun fiziksel şartları, öğrencilerin iç motivasyonları öğretmenlerin motivasyonunu etkiliyor mu acaba? Öğretmen derste kendini öğrenmek için can atan öğrenciler gördüğünde mi motive oluyor yoksa şartlar ne olursa olsun öğrencileri ile bağ kurmayı başarabiliyor ve öğrencilerinin de motivasyonlarını olumlu yönde etkilemeyi başarabiliyor mu? Her mesleğin mutlaka kendine göre incelikleri vardır. Bizim mesleğin inceliği ise öğrencilerini çok sevmek. İnsan öğrencilerini sevdi mi onlar için faydalı bir şeyler yapmak için mutlaka farklı yollar bulabiliyor. Her yıl basında nice fiziksel imkansızlıklar içinde öğrencileriyle beraber nice güzel çalışmalara imza atan öğretmen haberlerini izlemiyor muyuz? Mesleğe ilk başladığımda tecrübeli büyüklerimden öğrendiğim bir söz vardı, kendi çocuğun öğrencin olsa onun senin gibi bir öğretmeni olmasını ister miydin? Sanırım sözün özü bu.

Kocaeli Özel ENKA Teknik Okulları Müzik Sınıfındaki öğrenciler

Eğitim öğretimde istenilen niteliğin sağlanmasında mesleki tecrübe aktarımı önemli bir konu. Mesleğe yeni başladığımda bir büyüğümüz iyi okul müdürü yoktur, iyi öğretmen yetiştiren müdür vardır, okul müdürünün en büyük mirası eğitim camiasına kazandırdığı iyi öğretmenlerdir demişti. Çevresinde takdir edilen, öğrencileriyle kolay bağ kurabilen, öğrencileri akademik yönden başarıya ulaşan, öğrencileri özgüvenli ve ekip çalışmasına uyumlu yetişen öğretmenlerimizin bu tecrübelerini diğer öğretmenlere aktarmasını önemsiyorum. Öğretmenlik yapmak için lisans düzeyinde eğitim almak gerekiyor ancak mesleki tecrübe de en az bu lisans eğitimi için ihtiyaç bence. Öğretmenlerin mesleklerinde karşılaştıkları sorunlar ve bu sorunları nasıl çözdükleriyle ilgili yaşanmış tecrübelerle yazılan Thomas Gordon'un "Etkili Öğretmenlik Eğitimi" kitabını okulumuzda göreve başlayan her öğretmene hediye ediyoruz.

Eğitim öğretimde niteliğin gelişimi için öğretmenlerin hizmet içi eğitimleriyle kendilerini de sürekli geliştirmeleri gerekiyor. Özellikle meslek dersi öğretmenlerinin gelişen teknoloji ve üretim tekniklerine ayak uydurmaları, bu yenilikleri öğrencilerine aktarabilmeleri için kendilerinin de bu yenilikleri iyi takip etmeleri gerekir. Sanayide tasarım ve üretimde kullanılan mevcut yazılımların nerdeyse her yıl yeni versiyonları çıkıyor. Üretimde kullanılan makine ve cihazların da nerdeyse her yıl yeni modelleri çıkıyor. Endüstri 4.0 kavramıyla gündeme gelen ve bazı kesimlerce yeni bir endüstri devrimi olarak kabul edilen gelişmeleri öğretmenlerimizin iyi takip etmeleri ve öğrencilerine aktarmaları beklenmektedir.

Diğer taraftan öğretimde kullandığımız materyallerde her geçen gün daha fazla dijital dünyaya transfer olmaktadır. Bir zamanlar evimizin baş köşesinde duran Britannica Ansiklopedisi, Dünyadaki gelişimleri basılı olarak yayınlamaya yetişemeyince artık basılı olarak çoğaltılmamakta, internet ortamında yayınlanmakta abonelik sistemi ile hizmet vermektedir. Okulumuzda öğrencilere ödev ve çalışma kağıtlarını basılı vermiyoruz ve internet tabanlı çalışan bir program üzerinden yayınlıyoruz. Öğrencilerimiz zaman zaman cevaplarını da bu sistemden yazıyorlar. Okulumuzda yaptığımız tüm çalışmaları ise ENKA tarafından yapılan EDMS sistemine yüklüyor, gerektiğinde oradan takip ediyoruz.

2019 FRC Robot Yarışmaları İstanbul Regional

- Pek çok ülkede eğitim çalışmalarına katıldın; ülkeler arası bir değerlendirme yapmanı istesem genel olarak en göze çarpan hangi özelliklerinden söz edebilirsin?

Ülkelerin eğitim sistemlerinin karşılaştırıldığı sohbetlerde Pisa sonuçlarının karşılaştırılması çoğu kez öncelikli karşılaştırma verilerinden biri ve bana göre de üzerinde durulması gereken önemli veriler bunlar. Akademik becerilerin karşılaştırılmasından önce çocuklarımızın eğitiminde okullarımızın değil de toplumların eğitim sistemlerinden de söz etmek istiyorum. Burada öne çıkarmak istediğim konu korkuya dayalı ve erdeme dayalı eğitim prensipleri. Çocuk bir şeylerden ya da birilerinden korktuğu için mi yanlıştan kaçınmalı yoksa o yanlışı yaptığı zaman hissedeceği huzursuzluktan dolayı mı o yanlıştan kaçınmalı. Japonların çalışkanlıkları, ahlak ve etiğe verdikleri özene hayranız diyoruz. Bir okulda Japonlar kadar çalışkan, ahlaklı öğrenci yetiştireceğiz desek itirazı olan çıkmaz her halde; ancak aynı okulda Japonya'da olduğu gibi hizmetli personel değil bundan sonra öğrenciler okulun birimlerini kendileri temizleyecek desek itiraz olur mu? Sanırım okullarımızda yürüttüğümüz eğitim öğretim faaliyetlerine verdiğimiz önem kadar belki de daha fazlasını anne baba eğitimlerine vermeli, çocuğa nasıl rol model olunacağı ve çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken konularda da anne babaların eğitilmesini sağlamalıyız.

Okulumuzda veli toplantılarında ve veli sohbetlerinde çocuklarımızın yataklarını sabah kalktıklarında kendilerinin toplamalarını, odalarının temizliğini kendilerinin yapmalarını, ev işlerine yardım etmelerinin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bazı haftalar bırakın market alış verişini çocuklarımız yapsın, bazı haftalar bırakın çamaşırları onlar yıkasın. Ütüyü beraber yapın, bulaşıkları beraber yıkayın, çayı o demlesin ve bardakta size o getirsin. Bırakın size yardım etmenin hazzını alsın, bırakın bir şeyleri çocukken yapabilmenin özgüvenini alsın.

- Meslek okullarının, ülke genelinde ara eleman ihtiyacını karşılayacak nitelik ve yeterlilikte eğitim verdiğini düşünüyor musun? Eksikler ne şekilde giderilebilir?

Dizayn edilen bir müfredatın öğrenciye kazandırılabilmesi için öğrencinin müfredatın gerektirdiği başlangıç yeterliliklerine sahip olması gerekir. Kimya bölümüne kayıt olan bir öğrencinin kimya analizlerini öğrenebilmesi için kimya analizlerinde kullanacağı matematiksel becerilere sahip olması beklenir. Eğer bu matematiksel becerilere sahip değil ise bu becerileri kazandırmadan öğrenci gerekli ölçümleri yapsa dahi bu ölçümleri matematiksel işlemlerden geçirerek sonuca götürecek çıkarımları yapamayacaktır. Bana göre mesleki eğitimde meslek okullarımızın sıkıntılarından biri ilgili meslek eğitiminin gerektirdiği yeterlilikte öğrencilerin bu okulları tercih etmemesidir. Meslek dersi öğretmenlerimiz kendi meslek eğitimlerini bu nedenlerle yeterli düzeyde verememekte ve mezun olan öğrenciler de bu nedenle işverenlerin istediği yeterlilikte mezun olamamaktadır.

Mesleki eğitimle ilgili diğer bir konu ise, orta okul son sınıfta öğrencilerle ilgili yapılacak meslek envanterleri ve öğrencilerin bu envanter sonuçlarına göre lise türlerine yönlendirmesi ne kadar sağlıklı olursa sadece mesleki meslek okullarımızda değil tüm lise türlerinde eğitim kalitesi artacaktır. Yemek yapmaya meraklı bir çocuk mekatronik bölümüne, robot yapmayı seven bir öğrenci de aşçılık bölümüne gönderilmemeli.

Öğrencilerin ilgi ve yeteneklerinin ortaya çıkarılması, temel el becerilerinin kazandırılması noktasında orta okullarımıza kurulmaya başlanılan tasarım ve beceri atölyeleri de bana göre güzel gelişmelerden biridir. Ben orta okulda iken iş ve teknik dersinde seramikten yaptığımız bibloları, ahşaptan yaptığımız çerçeveleri, bir cismin üç görünüşünü çıkarırken uyguladığım teknikleri halen unutmuyorum ve bana çok şeyler kazandırdığını görüyorum. Bu nedenle tasarım ve beceri atölyelerinin tüm ilkokul ve orta okulların tüm sınıflarında, en az matematik dersi kadar önemsenmesi, bu atölyelerde öğrencilerin el emeği göz nuru çalışmaları ortaya koymalarını gelecekleri açısından çok önemsiyorum.

Erasmus Projesi kapsamında Polonya'daki çalışma

- Kendi öğrencilik sürecini, günümüz öğrencileri ile karşılaştırdığında bir farklılık görüyor musun? Varsa nelerdir?

Tabi ki farklılıklar var. Benim orta okul ve lise öğrenciliğimde bilgi sadece kütüphanede, basılı ansiklopedilerde vardı. Evde Ana Britannica ansiklopedisi olan çocuklar şanslı çocuklardı. Defterler ve kitaplar kaplanır, küçük kardeşlere devredilirdi. Abinin ve ablanın ders defteri en büyük yardımcı kaynaktı. Günümüzde artık bilgiye ulaşım çok çok kolaylaştı. Akıllı telefonu ve internet erişimi olmayan lise öğrencisi neredeyse kalmadı. Buna karşı ise maalesef öğrencilerin bu kadar kolay ulaştıkları bilgiyi öğrenme istekleri benim ansiklopedide bulduğum bilgiyi öğrenme hevesime göre çok azaldı. Bu iki faktör sanırım birbirini ters oranda etkiledi.

Bizi ders çalışmaktan caydıracak bilgisayar oyunlarımız veya sosyal medya bağımlılıklarımız yoktu. Akşamları mahalledeki arkadaşlarla sokakta sohbet eder veya oynardık. Hava karardığında evde en güzel uğraş ders çalışmak olurdu çünkü başka uğraşımız kalmazdı. Şimdi öğrencilerin kendilerine ders çalışacak vakti ayıramamasına neden olan o kadar çok seçenek var ki.

Bir de yel estiği zaman bozulan bir psikolojimiz yoktu daha doğrusu psikoloji kelimesi sözlüğümüzde yoktu. Bir sıkıntımız olduğunda kendimizi suçlu aramaya değil destekçi aramaya, mazeret bulmaya değil çözüm bulmaya zorlardık. Anne ve babalarımız da arkadaşlarımızla en küçük bir sıkıntıda okula gelerek müdahil olmazlar, kendi sorunlarımızı kendimizin çözmesini beklerlerdi. Sanırım her geçen gün çocuklarımızın işine daha çok karışır olduk, her şeyi onlar için planlamaya, her şeyi onların yerine düşünür olduk.

- Öğrenci Hüseyin'in, Öğretmen Hüseyin ile eğitim öğretime bakış açıları arasındaki farklılıklar nelerdir?

Pek bir fark yok sanki, belki de bu nedenle öğretmenliği ve eğitimci olmayı çok sevdim ve beni inanılmaz yormasına rağmen halen çok seviyorum. Özel hayatımda hobilerimde öğrenci kelimesini kullanmayı sevmediğim çocuklarımız kelimesini yeğlediğim çocuklarımızın eğitimleri oldu. Öğrenci iken okulu sevmemde en büyük etkinin ise mesleğini gönlüyle yapan kendini öğrencilerine yani çocuklarına adamış öğretmenlerim olmasıydı. Ben tüm öğretmenlerimi çok ama çok sevdim. Bu nedenle bayramlarda ve önemli günlerde onlara da tebrik yollamayı en az kendi akrabalarım kadar önemsiyorum. Benim öğretmenlerim hep çevresinde takdir gören insanlardı ve ben hep onları rol model almaya çalıştım. Bu nedenle mevcut görev yapan öğretmenlerimizin mutlaka onları örnek alan, rol model edinen öğrenciler olduğu bilinciyle davranış ve söylemlerinde örnek olması gerekir diye düşünüyorum.

- Aynı zamanda bir eğitim öğretim kurumu yöneticisi olarak, okul yönetiminde azami dikkat ve özen gösterilmesi gereken şeylerin neler olduğunu düşünüyorsun?

Okulumuzda lafta değil uygulamada açık kapı politikasını uyguluyoruz. İster öğretmen ister öğrenci rahatlıkla gelip benimle herhangi bir konuyu tartışabiliyor, uygulamaların gerekçelerini sorgulayabiliyor, eleştirebiliyor ve önerilerde bulunabiliyor. Çoklu akıl her zaman tekil akıldan üstündür. Tüm kararlarımızı ortaklaşa alıyoruz, müdür ne isterse değil zümre ne isterse oluyor. Müdür sadece alınan kararların uygulamasında destek oluyor, gerekli imkanları sağlamaya çalışıyor, çalışmalarında onlara gelecek sıkıntılara karşı kalkan oluyor. Toplam kalitenin de temel felsefesi olan PUKÖ, Planla - Uygula - Kontrol Et - Önlem Al bizimde okulda yaptığımız tüm çalışmalarda temel felsefemiz oldu. Tabi bu felsefeyi uygularken tüm öğretmenlerimizin fikirleri hele ki geçmiş tecrübeleri bizim için çok kıymetli. Neyi nasıl yaptık, ne sonuç aldık, bu tecrübenin ışığında neleri nasıl yapabiliriz.

Ara karne veli toplantısı

530 öğrencinin, 100 çalışanın bir arada olduğu bir yerde tabi ki farklı düşünceler, anlaşmazlıklar ve sorunlar olacaktır. Eğer bir sorun var ise çözümünü de sorunu yaşayanlar ile beraber bulmak, çözümü uygulayacak kişileri çözümün bir parçası yapmak gerekiyor.

Okul müdürü olarak her sene başı öğretmenler kurul toplantısında öğretmenlerden beklentilerimizi yazı tahtasına yazarım. Öğretmenlerimiz onlardan ne istediğimizi iyi bilirler. ENKA Teknik Okullarında öğretmenlerimizden beklentilerimizi üç ana grupta toplayabiliriz:

1- Branşına ait ders kazanımlarını öğrencilere aktarabilmesi: Matematik öğretmenimizin yıllık planında yer alan kazanımları sene sonunda dersine girdiği öğrencilere istenen yeterlilikte kazandırması ilk beklentimizdir. Öğrencilerimizin sınavlarda çıkan soruları istenen düzeyde çözebilmelidir.

2- Sınıf rehber öğretmenliği ki biz daha çok koçluk kelimesini kullanıyoruz. Öğretmenlerimiz sorumluluğu altına verilen 12 öğrencinin duygusal gelişimlerini, çevresel ilişkilerini ve akademik başarılarını yakından takip ederler. Perşembenin geleceğini pazartesiden anlarsanız önlem alırsınız. Önemli olan öğrenci büyük bir sıkıntı yaşamadan ya da çevresine zarar vermeden bunu hissedebilmek ve önleyebilmektir.

3- Ders dışı etkinlikler yani projeler, yarışmalar, kulüp faaliyetleri.

Öğretmenlerimizin bu üç alanda da etkin çalışmalarını isteriz. Bize göre bu üç alanda öğretmenlik mesleğinin olmazsa olmazlarından. Akademik yönden çok iyi bir öğretmen olabilirsiniz ancak iyi bir koç değilseniz öğrencilerle bağ kuramazsanız dersinizi de öğretemezsiniz. Öğrenci sevmediği öğretmenin dersini de dinlemez, dersine de çalışmaz.

Okul müdürü olarak üzerinde durduğum konulardan biri de okuldaki tüm çalışanların ve tüm öğrencilerin büyük tabloyu her zaman görebilmelerini sağlamaktır. Öğrencinin hem akademik yönden hem sosyal yönden gelişimi büyük tablodur. Tiyatro provası için izin istendiğinde matematik öğretmeni dersinden öğrencisine izin verebilmeli sonrasında da vakit ayırarak eksik kalan konularda onu desteklemelidir; yani matematik öğretmeni için bir öğrencisinin deneme sınavında matematik sorularını yüksek oranda çözmesi kadar o öğrencisinin tiyatroda görev alması da aynı derecede önem arz etmelidir.

- ENKA Teknik Okulları olarak fark yarattığınızı düşündüğünüz eğitim öğretim konuları ve eğitim öğretim felsefesi nedir?

ENKA'nın Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek tüm öğrencilerin tam burslu ücretsiz okuduğu teknik bir kolej açması, sonrasında şu anda sayıları 150'ye yaklaşan ücretsiz eğitim veren özel teknik kolejlerin açılması içinde bir başlangıç oldu.

Okulumuzda analitik düşünmeye dayalı ve proje tabanlı öğretimi çok önemsiyoruz. Öğrencilerimiz öğrenmelerini istediğimiz bilgilerin temellerini öğretmenlerinden öğrendikten sonra problem çözerek, projelerde ve yarışmalarda görev alarak bu bilgileri uygulamaya koymaktadırlar. Okulumuzda öğrencilerimizin hem akademik gelişimlerini hem de çok yönlü gelişimlerini destekleyecek şekilde eğitim öğretim faaliyetlerimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Öğrencilerimizin ilgi ve yeteneklerini ortaya çıkarmaya, onları ilerlemek istedikleri alanlarda desteklemeye çalışıyoruz.

Okulumuzda tüm öğrencilerimiz için ana hedeflerimiz:

- Seçmiş oldukları teknik alan ile ilgili iyi bir teknik eğitim almaları

- İyi bir yabancı dil seviyesi ile mezun olmaları

- Okulumuzdan mezun olduktan sonra iyi üniversitelerin iyi bölümlerini kazanmaları

- Toplum hizmeti çalışmaları ve diğer sosyal projelerde görev almaları

- TÜBİTAK bilim olimpiyatları, TÜBİTAK araştırma projeleri, robot yarışmaları gibi yarışmalarda öğrendikleri bilgileri uygulamaya koymaları

- Öğrenci kulüp çalışmalarında (resim, müzik, tiyatro, sinema, halk oyunları, modern dans, tenis, basketbol, voleybol, ve benzeri) aktif görev almaları.

"Özgür düşünce, özgür irade, özgür ifade." Slogan gibi olsun diye bu şekilde söylemek istedim. Enka Teknik Okulları'nda öğrenciler düşüncelerinde özgür olduğu gibi düşündüklerini de özgürce ifade edebilirler. Önemli olan, ifade ederken başkalarını rencide etmemeleri, hakaret etmemeleri, söylemlerini saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde yapmalarıdır. Çocuklarımızın hayallerine ve düşüncelerine ket vurmuyoruz, onları hayalleri ve düşünceleri için yargılamıyor, baskılamıyoruz. Peygamberimiz baskılara boyun eğseydi İslamiyet bizlere ulaşır mıydı, Atatürk baskılara boyun eğseydi bağımsız Türkiye bize ulaşır mıydı?

Okulumuzda tüm öğrencilerimiz tam burslu ücretsiz olarak öğrenim görmektedirler. Yemek ve servis giderleri de Enka Spor Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfımız tarafından karşılanmaktadır. Okulumuzu tercih eden öğrencilerin LGS yüzdelik dilimleri her geçen yıl ciddi şekilde yükseldi. 2019 yılında okulumuza son yerleşen öğrenci yüzde 1,49'luk dilimdeydi. Başarılı öğrencileri mesleğini seven bir öğretmen kadrosu ile buluşturduğunuzda başarı da kaçınılmaz oluyor. Geçtiğimiz yıl üniversite giriş sınavlarında ilk binde 8 öğrencimiz yer alırken bir öğrencimiz MSÜ sınavında 120 soruda 120 net yaparak Türkiye birincisi oldu. TÜBİTAK bilim olimpiyatlarında iki öğrencimiz uluslararası madalya alma başarısı gösterdiler. Robot yarışmalarında ve diğer proje yarışmalarında da öğrencilerimizin elde ettikleri birçok dereceleri var. Satrançta bir öğrencimiz uluslararası dereceler elde ederken kız tenis takımımızın ve tiyatro kulübümüzün il birincilikleri oldu. Sürdürülebilirlik kulübümüz diğer Enka Okullarımız ile beraber etkin şekilde sosyal projeler yürütüyor.

TÜBİTAK Araştırma Projeleri Yarışması İstanbul Bölge Sergisinde proje öğrencileriyle

- ENKA Teknik Okullarının ulusal eğitim proje ya da projelerinden söz eder misiniz?

TÜBİTAK Araştırma Proje yarışmaları için her yıl okulumuzda ortalama 20 civarı araştırma projesi hazırlanıyor. Öğrenciler bu projeleri hazırlarken birçok üniversite ve firma ile iletişime geçerek projelerine destek alıyorlar. Öğrencilerin hayal ettikleri bir düşünceyi danışman öğretmenlerinin desteğiyle derinlemesine araştırmaları, bu konuda yardım alabilecekleri kişi ve kurumları bulmaları, onları projelerine yardım için ikna etmeleri tam da istediğimiz bir eğitim yöntemi. TÜBİTAK araştırma projelerinin yanı sıra farklı üniversite ve kurumlarca düzenlenen proje yarışmalarına da öğrencilerimiz yoğun ilgi gösteriyorlar.

Tüm dünyada düzenlenen ve ülkemizdeki ayağı TÜBİTAK tarafından organize edilen bilim olimpiyatları da okulumuzda önemli çalışma alanlarından biri. Matematik, Fizik, Kimya ve Biyoloji dallarında okul takımlarımız mevcut. Öğrenciler bu takımlarda lise müfredatının çok ötesinde analitik düşünmeye dayalı ileri bir müfredat çalışması yapıyorlar. Ulusal ve uluslararası madalya dereceleri bulunan öğrencilerimiz var. Şu anda ise birinci basamak sınavını geçerek Türkiye'de 300 öğrenci içerisine girmeyi başaran 23 öğrencimiz var. 4 branşta takımlarda çalışmalarına devam eden öğrenci sayımız ise 100'e ulaşmaktadır.

 Okulumuzda üzerinde durduğumuz diğer bir alan robot yarışmaları. VEX ve FRC Robot Yarışmaları başta olmak üzere MEB ve üniversitelerce düzenlenen robot yarışmalarına öğrencilerimiz maksimum sayıda katılmaya gayret ediyorlar. Bu yarışmalarda verilen yarışma temasına göre öğrencilerimizin robotlarını tasarlamaları, bu tasarımı CNC makinalarında ve üç boyutlu yazıcılarla ürettikleri parçalarla hayata geçirmeleri, mekatronik bölümünde ürettikleri devre kartı ve yazılımlarla çalıştırmaları teknik eğitimlerinin en önemli bölümünü oluşturuyor.

Öğrencilerimizin takip ettikleri diğer bir proje alanı ise sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk projeleri. Her yıl bir ENKA okulu altında düzenlediğimiz sürdürülebilirlik günleri ve yıl boyunca katıldıkları çalışmalarla birçok sosyal sorumluluk projesini de yürütmektedirler.

- ENKA Teknik Okullarının uluslararası çalışmalarından söz eder misin?

Okulumuz ilk açıldığında rahmetli Şarık Abi'nin girişimleriyle Almanya Essen kentinde bir okul ile kardeş okul olundu. Her yıl okulumuzdan belli sayıda öğrenci yaz tatilinde Essen kentinde bulunan fabrikalara ve üniversiteye meslek stajı için gidiyor. Kardeş okulumuzdan da öğrenciler Kocaeli ilimize fabrika stajına geliyorlar.

Yine yaz tatilinde okulumuzdan belli bir başarıyı yakalayan öğrenciler İngiltere Canterbury şehrinde bulunan Staffordhouse okuluna dil eğitimi için gidiyorlar. Bu dil eğitiminin giderleri içerisinde bulunduğumuz Makine İhtisas OSB Müdürlüğümüz tarafından karşılanıyor.

Uluslararası yürüttüğümüz diğer bir çalışmamız ise MUN Birleşmiş Milletler Simülasyon Programları. Bu programlarda öğrencilerimiz Avrupa ve Amerika'da yer alan okullara giderek Birleşmiş Milletler Parlamentosu benzeri bir yapı ile dünya sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışıyorlar. Bu çalışmalar hem öğrencilerimizin yabancı dil yeterliliklerini arttırırken hem de kendilerine olan özgüvenlerini ve entellektüel birimlerini geliştirmektedir.

Kimya Teknolojileri Alanı Laboratuvarı

- Üreten bir Türkiye olmak için okullarda ne şekilde bir eğitim planlaması yapılmalı?

Sohbetimiz içerisinde de bahsettiğim gibi ilkokul ve ortaokulların tüm sınıflarında iş, teknik, beceri ve tasarım derslerinin atölye çalışmalarının olması gerekliliğine inanıyorum. İnsanımız hem temel el becerilerini kazanırken hem de el emeğinin değerini bilmeli. Herkesin üniversite mezunu olma hayali kurduğu ülkemizde evimizin su tesisatını döşeyecek usta, elektrik tesisatını çekecek teknisyen, arızalanan eşyalarımızı tamir edecek servis elemanın da en az mühendis kadar değerli olduğu konusunu toplum olarak atlıyoruz. Sanırım toplumsal algı noktasında bu konuda bazı sıkıntılarımız var.

Üreten bir Türkiye sözünü yüksek teknoloji ürünleri üreten Türkiye olarak telaffuz etmek istiyorum. Ülkemizin yer aldığı coğrafi konumdan dolayı tabi ki tarım ve gıda üretimi olmazsa olmazımızdır. Tüm tarım ve gıda ürünlerinde, tekstil ve temel tüketim malzemelerinde dışarıya bağımlılığımız olmamalı kendi kendine yetebilen bir ülke olmalıyız. Ülke ekonomimizin ve halkımızın temel refah seviyesinin kilit noktalarından biri budur. Refah seviyemizi yükseltmede ise söz sanayi üretimi konusuna geliyor. Sanayi üretiminde ülkelere sağladıkları katma değer açısından yüksek teknoloji ürünleri üretebilmek, bu üretimi dünya piyasalarında rekabet edecek kalite üretmek bence Türkiye'nin önündeki en önemli vizyonudur. Yüksek teknoloji ürününden kastım sadece cep telefonu, bilgisayar, elektronik devre kartı değil aynı zamanda yazılımlar. Şu anda gençlerin gözdesi Steam ve Origin oyun grupları dünya çapında çok büyük cirolarda oyun satan firmalar. Kredi kartınızdan parayı aktarıyorsunuz, size bir şifre veriyorlar ve oyunu internetten indirerek oynuyorsunuz. Kimi zaman bir oyun satın almak için çiftçimizin ürettiği domateslerden bir kamyonet satmanız gerekebiliyor. Bir oyun yazdığınızda tüm dünya sizin müşteriniz, oyunun her yeni versiyonunun geliştirdiğinizde yeni paralar kazanıyorsunuz. Ürün yolda bozulacak mı derdi yok, gemi ile mi uçak ile mi taşıyalım derdi yok. Çoğumuzun bilgisayarında yüklü Windows ve Ofice yazılımları, cep telefonlarımızda yüklü Facebook, WhatsApp yazılımları. Örnek sayarsak sabaha kadar saymamız gerekecek galiba. Acaba ülke olarak elektronik cihaz ithaline ve yazılım ithaline verdiğimiz bütçeler ne kadar? Niye bunları biz tamamen yerli yapmayalım ve dünya ülkelerine biz satmayalım.

Eğitim sistemimizi de hem ülke içi dışa bağımlılığı önleyecek üretimi yapacak insanlar yetiştirecek, hem yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılayacak ustaları, teknisyenleri yetiştirecek hem de yüksek teknoloji ürünleri tasarlayabilecek arge mühendislerini yetiştirecek şeklide tümünü kapsayacak şekilde planlamalıyız.

- Öğrencilik yılları gibi mesleki yaşamında da çok başarılı olmuş bir kişi olarak, okuyan her kesimden insana önerin / önerilerin neler olur?

Bir öğretmenimden başarılı ifadesini duyunca mutlu oldum. Öğrenciyken ders çalışmayı hep sevdim ve okuduğum okulları hep dereceyle bitirdim. Şimdi de işimi daha iyi yapmak için çok çalışıyorum. Çalışmak bana hiç yük gelmedi. Hayatı bir başarı öyküsü olan rahmetli Şarık Abi bir ziyaretimizde "Ne kadar çalışırsanız o kadar başarılı olursunuz, çok çalışırsanız çok başarılı olursunuz" demişti bana.  

Neye, ne zaman, ne kadar çalışmanın da en az çok çalışmak kadar önemli bir husus olduğuna inanıyorum. Yapılacak işleri öncelik sırasına koyabilmek planlama yapmak çalışmanın verimliliği açısından oldukça gerekli. Çalışmanın dışında, empati, saygı ve sevgi bana bugüne kadar tüm kapıları açtı. Kolay kolay kalp kırmamaya azami özen gösteriyorum. Kalp kırmamak derken tabi ki karşımızdakilerin de duracağı yeri bilmesi önemli.

Yunus diyor ya, "Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için, dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim" Biz de gönüller yapabiliyorsak ne mutlu bize. Bu güzel sohbet fırsatı sunduğunuz için sizlere çok teşekkür eder, bu vesile ile tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlarım.

-Teşekkür ederim Sayın Hüseyin Kayan ve Sevgili Oğlum, seninle onur duyuyorum.

 Öğretmenler Günün Kutlu Olsun!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.