SON DAKİKA
Hava Durumu

Kılıçdaroğlu: Fiili bir anayasa ihlali var

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye'de fiili bir anayasa ihlali olduğunu ileri sürerek, "Taşeron işçilerin OHAL ile ne alakası var. Demek ki fiilen anayasa çalışmıyor. Alt mahkeme AYM'nin kararına uymuyor. Gücünü nereden alıyor, 'saray talimat verdi, ben ona aynen uyacağım.' diyor. Böyle bir sistemin içinde Anayasa askıdaysa hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Darbe dönemlerinde anayasa askıda olur." dedi.

Haber Giriş Tarihi: 16.01.2018 15:11
Haber Güncellenme Tarihi: 16.01.2018 15:11
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Kılıçdaroğlu: Fiili bir anayasa ihlali var

CHP Meclis Grup Toplantısı'nda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Ortadoğu'ya göndereceğiniz her silah acıyı büyütecektir, kanın ve gözyaşının akmasına yol açacaktır. O nedenle biz Rusya'yı da ABD'yi de uyarmak zorundayız." dedi.

Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP İstanbul İl Başkanlığına seçilen Canan Kaftancıoğlu'nu hedef almasına da tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "CHP demek Cumhuriyet demektir, demokrasi demektir. CHP demek gençlere siyasette yer açmak demektir. CHP demek Türkiye demektir. Bugün, daha önceki saatlerde konuşan AKP Genel Başkanı, bizim İstanbul İl Başkanımız ile ilgili bir sürü laflar etmiş. Korksun veya korkmasın İstanbul İl Başkanımız bugün onun cevabını verecek." diye konuştu.

'Mahallenin dedikoducusu gibi niye arkamdan konuşuyorsun?'

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Benimle ilgili bir şeyler söylemiş. Sevgili Erdoğan, benden niye korkuyorsun? Sen daha uzun boylusun, gel karşıma bana söyleyeceğini adam gibi karşıma çık yüzüme söyle. Mahallenin dedikoducusu gibi niye arkamdan konuşuyorsun?"

'Dedikodu ile memleket mi yönetilir'

Türkiye'nin gereksiz polemiklere ihtiyacı olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Söyleyecek lafın varsa, bütün televizyon kanalları, gazeteciler senin emrinde. Ne arkamdan dedikodu yapıp duruyorsun. Dünyadan korkmam diyor, Bay Kemal'in dediğinden korkuyor. Doktorlarını, politikacılarını yanına al, vallahi tek başıma çıkacağım. Sana yarım saat versinler, 10 dakika bana yeter. Kim haklı kim haksız milletin önünde hesaplaşalım. Dedikodu ile memleket mi yönetilir. Ne derlerse desinler, bu millet şunu söylemeli; İyi ki varsın CHP." dedi.

'Biz Rusya'yı da Amerika'yı da uyarmak zorundayız'

Amerika'nın terör örgütüne ordu kurmasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Türkiye dünyanın en güzel coğrafyasında yer alıyor. Petrol boru hatları, doğalgaz boru hatları buradan geçer. Bu toprakların bir başka sorunu var. Komşular. Acı var, dinmiyor.Biz ülke olarak bütün bu gelişmelerden rahatsızız.

Biz hükümet edenlere, Ankara'daki beylere önce petrolün tarihini oturun bir okuyun diyoruz. Bölge bir devletin tek başına yapılandığı bir bölge olmaktan çıkmış durumda. Suriye'de benzer bir olay yaşanıyor. 3.5 milyon Suriyeli sadece Türkiye'de. Bugün Ortadoğu aktörlerin yönlendirdiği bir Ortadoğu. Oradaki devletlerin elindeki ipler çıkmış durumda. Bir ucunda Türkiye, bir ucunda Rusya, bir ucunda İran, bir ucunda Amerika var. Bugün geldiğimiz noktanın en kötü aktörlerinden ve kaybedenlerinden birisi Türkiye. Silah göndermeyin terör örgütlerine dedik, silah gönderdiler. Aynı olayı Amerika yapıyor. Buradan uyarmak bizim namus borcumuzdur. İnsanlık bizim temel forumumuzdur diyorsanız ne PKK'ya ne onun uzantılarına, ne IŞİD'e ne onun uzantılarına silah göndermeyin. Biz Rusya'yı da Amerika'yı da uyarmak zorundayız.

'El Bab'daki şehit sayımız 70'i aştı'

"PKK terör örgütünün Türkiye'de neler yaptığını bütün dünya biliyor. Türkiye'nin 30 yılı aşkın süredir verdiği mücadeleyi bütün dünya biliyor. Terörden kurtulmak için her türlü çabayı göstermek bizim de görevimiz, İran, Rusya, Amerika'nın da görevi. Buradan hükümete de sağduyu çağrısı yapmak bizim görevimizdir. Diplomaside hamasetin geçerliliği yoktur. Diplomatik kanalların sonuna kadar zorlanması lazım. El Bab'daki şehit sayımız 70'i aştı. 3 hamle ötesini görmezseniz dış politikada diğer aktörlerin oyuncağı olursunuz. Elbetteki Türkiye, kendi geleceğini güvence altına almak zorundadır. Bunlara söylenecek hiçbir lafımız yok. Bu noktaya gelinceye kadar izlenen politikalar Türkiye'yi bir batakla karşı karşıya getirdi. Dışişleri Bakanlığı'nı tamamen devre dışı bıraktılar."

Ege adaları sorunu

Dışişleri Bakanlarının monşerler denerek aşağılandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Öyle bir noktaya geldi ki Ege adalarını soruyoruz. Ben soruyorum başka bir zata başka bir zat cevap veriyor. Konuşursam sen konuşamazsın gibi bir laf ediyor. Zaten ağzını aç diye sana soruyorum beni tehdit et diye değil. Bu Keçi Adası bize mi ait Yunanistan'a mı ait. Tehdit etme cevap ver. Ben mangaldan atmam. Türkiye'nin taşına toprağına biz sahip olacağız. Bir karışı teslim etmek istemiyorum. İstanbul kongresinde söyledim. 2019'da geleceğiz, Süleyman Şah Türbesi'nin yeniden kendi topraklarımızda dikeceğiz. Dış politika hamaset edebiyatı yapılacak bir alan değildir." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, "Ben teslim etmedim diyor. Ben senin neyi teslim ettiğini biliyorum. Dış politika hamaset yapılacak bir alan değildir. Ben asarım keserim demekle bu işler olmaz. Gazze'ye senelerdir gideceksin gitmiyorsun. Neden gitmiyorsun? Buyur git." ifadelerini kullandı.

'Fiili bir anayasa ihlali var'

Kılıçdaroğlu eleştirilerine şöyle devam etti:

"Bugün 16 Ocak Basın Onur Günü. Gazeteciler 16 Ocak'ı gerçek anlamda bir onur günü kabul ediyorlar ama bugünü gerçek anlamda bir sevinç ile kutlayamıyorlar. Medya, yasama, yargı ve yürütmeden sonra 4. güç kabul edilir. Medyanın böylebir özelliği vardır. O yüzden otoriter yönetimler medyanın özgürlüğünden hep şikayet etmişlerdir. Bütün amaçları budur. Bugün Türkiye sınıfta kalmış bir ülkedir. Dünyanın bütün demokrasilerinde Türkiye'de medya özgürlüğü olmadığı açık ve net kabul edilmektedir. Kimse Erdoğan'ı eleştiremiyor. 2019'da yeni bir dönem başladığında sizin özgürlüğünüzü de sağlayacağız ama müteahhitten para almayacaksınız.

Gazeteler aynı zamanda toplumun derdini dile getirirler. Çiftçinin derdi var mı, var. Besleme basın olmayacak.

15 Temmuz'da bir darbe girişimi oldu, hep beraber karşı çıktık. Bütün sendikalar, sivil toplum örgütleri hepsi karşı çıktı. 2 tane 15 Temmuz var, halkın 15 Temmuz'u ve sarayın 15 Temmuz'u. 20 Temmuz'da sivil darbe yapması ve bunu Allah'ın lütfu olarak tanımlamasıdır. 1 milyonu aşkın aile mağdur edildi.

OHAL mağdurları arasında mevcut işsizlik oranı yüzde 65. Mağdurların çektiği sıkıntıların en büyüğü yüzde 92 ile ekonomi. OHAL ile ilgili işlerinden atılanların yüzde 99'u, 15 Temmuz öncesi herhangi bir cezai soruşturmaya uğramamış. Yüzde 50'si 15 Temmuz sonrası bulundukları mahallelerden ve şehirlerden ayrılmak zorunda kalmış.

Bugün Kırşehir'de Koç Üniversitesi'nde tam burslu okuyan Ali Furkan'ın cenazesi defnediliyor. İntihar etti. Biz hep birlikte darbeye ve darbecilere karşı direnmek zorundayız. 20 Temmuz'da bu ülkede bir sivil darbe yapıldı.

Fiili bir anayasa ihlali var. Yok anayasa. "Bakanlar Kurulu, OHAL'in gerekli kıldığı konularda KHK çıkarabilir" diyor Anayasa'nın 121. maddesi. Taşeron işçilerin OHAL ile ne alakası var. Demek ki fiilen anayasa çalışmıyor. Bu aynı zamanda parlamentoyu devre dışı bıraktım demek. Parlamento uyusun ve büyüsün, ben KHK'larla Türkiye'yi idare ederim."

'Türkiye'de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok'

"Bir ülkede Anayasa yürürlükteyse herkesin bir güvencesi vardır. Bütün vatandaşların can ve mal güvenliğini koruyan maddeler vardır. 20 Temmuz'dan sonra ilk kez Türkiye ben adil yargılama yapmayacağım. Tutuklama sırasında işkence yapacağım diye dilekçe verdi. 21 Temmuz 2016. Dilekçeyi veren BM Türkiye Temsilcisi. Kişisel ve siyasal haklar sözleşmesinin "OHAL uygulamaları ile adil yargılamayı askıya alıyorum. Tutulanlara insanca davranacağım kuralını askıya alıyorum."

Bugün Türkiye'de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı da yok. Darbe sonrası suçluyu hakim tayin etmiyor. Siyasi otorite tayin ediyor, hakim de sadece onu onaylıyor. Bu tablo herkesin gözünün önünde cereyan ediyor. Ben bunu anlatırken Hitler dönemine örnek verdim."

'Ankara'daki beylerin arzusu üzerine esir olarak tutuluyor'

Enis Berberoğlu davasının bugün görüşüldüğünü dile getiren Kılıçdaroğlu, "Tutukluluğa devam kararı verildi ve ertelendi. Berberoğlu'na selamlarımızı gönderiyoruz. Ankara'daki beylerin arzusu üzerine esir olarak tutulduğunu da iyi biliyoruz. Mahkemenin kararları iktidarın hoşuna gitmediği için 2 hakim değişti." dedi.

Kılıçdaroğlu, her darbe döneminde iktidara muhalif olanların, yazanların çizenlerin hapiste olduğunu dile getirdi. 12 Eylül'ü hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Her darbe döneminde savunma hakları kısalır. Bu darbe döneminde de kısıtlandı. Yeni suçlar ihdas edildi." diye konuştu.

AYM'nin kararının tanınmaması

Her darbe döneminde yargının çalışmadığını da belirten Kılıçdaroğlu, tutuklu yazarlar Altan ve Alpay ile ilgili, "AYM bir karar verdi. Alt mahkeme "ben senin kararına uymam" diyor. Ben gücümü nereden alıyorum, siyasi otoriteden alıyorum. Adın AYM'ymiş, "saray talimat verdi, ben ona aynen uyacağım." Bu kararı veren hakimlere sesleniyorum. Siz yarın çocuklarınızın yüzüne bakamayacaksınız. Böyle bir sistemin içinde Anayasa askıdaysa hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Darbe dönemlerinde anayasa askıda olur. HSK'ya bir seslenmek isterim. Bylock dolayısıyla iki hakim karar vermişti. Dedikleri için sürüldüler. Anayasa'yı dinlemeyen, AYM'yi dinlemeyen hakimlere siz ne yapacaksınız, niye toplanmıyorsunuz, niye karar vermiyorsunuz? O zaman o koltukları terk edin." ifadelerini kullandı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.