SON DAKİKA
Hava Durumu

Erdoğan Anıtkabir Özel Defteri'ne ne yazdı?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Anıtkabir Özel Defteri'ne "Merhum Atatürk ve silah arkadaşları ile bin yıldır bu toprakları bizlere vatan yapmak için mücadele eden tüm şehitlerimizin ve gazilerimizin aziz hatıraları milletimizin kalbinde hep yaşayacaktır. Kendisinin emaneti olarak Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatmak, geliştirmek, güçlendirmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz." diye yazdı.

Haber Giriş Tarihi: 10.11.2019 15:37
Haber Güncellenme Tarihi: 10.11.2019 15:37
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Erdoğan Anıtkabir Özel Defteri'ne ne yazdı?

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 81'inci yılında Anıtkabir'de düzenlenen devlet töreniyle anıldı.

Anıtkabir'deki tören, saat 08.45'te devlet erkanının Aslanlı Yol'da yürüyüşüyle başladı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki kortejde, TBMM Başkanvekilleri Süreyya Sadi Bilgiç ve Celal Adan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi üyeleri, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yüksek yargı organlarının başkanları, kuvvet komutanları, siyasi partilerin temsilcileri, bürokratlar ve diğer devlet erkanı yer aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kırmızı beyaz karanfillerden oluşan ay yıldızlı çelengi, Atatürk'ün mozolesine bıraktı. Atatürk'ün 81 yıl önce vefat ettiği saat olan 09.05'te saygı duruşunda bulunuldu ve ardından İstiklal Marşı okundu.

Saygı duruşu sırasında gönderdeki Türk bayrağı yarıya indirildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve protokolde yer alan devlet erkanı, daha sonra Misak-ı Milli Kulesi'ne geçti. Erdoğan, burada Anıtkabir Özel Defteri'ni imzaladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, deftere şunları yazdı:

"Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ahirete irtihalinin 81'inci yıldönümünde bir kez daha rahmetle yad ediyoruz. Merhum Atatürk ve silah arkadaşları ile bin yıldır bu toprakları bizlere vatan yapmak için mücadele eden tüm şehitlerimizin ve gazilerimizin aziz hatıraları milletimizin kalbinde hep yaşayacaktır. Kendisinin emaneti olarak Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatmak, geliştirmek, güçlendirmek için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Ruhu şad olsun."

Anıtkabir ziyarete açıldı

Tören dolayısıyla Anıtkabir çevresinde yoğun güvenlik önlemi alındı.

Devlet töreninin ardından Anıtkabir, halkın ziyaretine açıldı.

Beştepe'deki anma töreni

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anıtkabir'den sonra Beştepe'de Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından düzenlenen anma töreninde konuştu.

Konuşmasına, "Gazi Mustafa Kemal'i ve onunla birlikte ahirete irtihal etmiş tüm kahramanlarımızı, gazilerimizi ve şehitlerimizi rahmetle, şükranla yad ediyorum." diyerek başlayan Erdoğan, bin yıldır bu toprakları vatan yapmak için her alanda çalışan, mücadele eden, katkı sağlayan herkesi tazimle yad ettiğini belirterek, şunları söyledi:

"Maziden atiye giden bu yolculukta ülkesine ve milletine verdiği hizmetlerle adını tarihe altın harflerle yazdıran tüm güzel insanlar yüreğimizde hep yaşayacaktır. Türk tarihini binlerce yıllık devamlılığı içinde kavramak yerine hala bir asra sıkıştırmaya çalışan ideolojik bir zihniyetle karşı karşıyayız. Üstelik bunların arasında siyasetçilerin de bulunuyor olması gerçekten üzüntü vericidir. Cumhuriyeti yüceltmek için tüm tarihimizi yok saymaya kalkanlar bize göre kendi geçmişlerinden utananlardır. Gazi Mustafa Kemal'in hizmetlerini anlatmak için ondan önceki tarihimize kin kusanlar da aynı şekilde Atatürk maskesi takarak bu millete olan husumetlerini gizlemeye çalışıyorlar. Ne Atatürk'ü ne de Cumhuriyeti bu istismarcı zihniyetin insafına terk etmedik, etmeyeceğiz."

Cumhurbaşkanlığı forsunda sembolleştirdikleri 2200 yılı aşkın devlet tarihinin, Selçuklu ve Osmanlı başta olmak üzere en büyük gurur ve güven kaynakları olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bundan bir asır önce İstiklal Harbini başlatarak Anadolu topraklarına gömülmeye çalışılan milletimizin önünde yeni bir ufuk açan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bu milletin en önemli değerlerinden biridir. Her fani gibi Atatürk'ün yaptığı işlerin de eksikleri, fazlaları olabilir. Bunlar işin ehli kişiler tarafından konuşulabilir, tartışılabilir ama bu durum tarihi bir şahsiyet olarak kendisinin milletimizin gönlündeki yerine asla halel getirmez. Milli mücadelenin başlangıcının 100'üncü, Gazi'nin ebediyete irtihalinin 81'inci yıl dönümünde hala bu konuları konuşmamız üzüntü vericidir. Atatürk'e ve Cumhuriyetimize yapılacak en büyük katkı ülkemizin içinden geçtiği şu kritik dönemde birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, özellikle de 2023 hedeflerimize sıkı sıkıya sahip çıkmaktır."

"Eskiler 'bal bal diyerek ağız tatlanmaz' derlerdi." ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sürekli Atatürk denilerek onun mirasına sahip çıkılamaz, sürekli cumhuriyet denilerek cumhuriyet güçlendirilemez. Bu yıl 96'ncı yıl dönümüne ulaştığımız Cumhuriyetimize en büyük katkıyı şahsımın başında bulunduğu hükümetler yapmıştır. Biz bu kavramın lafla istismarını yapmadık sadece icraatımızla hakkını vermeye çalıştık." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların 10 katına kadar hayata geçirilen hizmetlerle bu icraatları uygulamaya koyduklarını belirterek "Hayatları boyunca Türkiye'nin büyümesi, kalkınması, gelişmesi için tek bir çivi dahi çakmamış kişilerin ağızlarından çıkan cumhuriyet ve Atatürk sözü koskoca bir yalandan ibarettir. Ülkemizde yıllardır en büyük ticaret Atatürk ve cumhuriyet ticaretidir. Bu kavramlar önde perde gibi kullanılarak arkada ülkemizin yıllarca demokratik ve ekonomik olarak nasıl sömürüldüğünü en iyi milletimiz biliyor." diye konuştu.

Kendilerine olan düşmanlığın en önemli sebeplerinin, bu kirli ticareti ifşa etmeleri ve bunun önüne geçmeleri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Buna rağmen hala aynı kafayla kendi tarihine, kültürüne, medeniyetine küfretmeyi marifet sananların ortada dolaşıyor olması henüz işimizin bitmediğini gösteriyor. Tıpkı son teröristi imha etmeden terörle mücadelemizin sona ermeyeceği gibi tarihimize ve kültürümüze husumet besleyen son müstevli kafalıyı da aydınlatmadan bu mücadelemiz bitmeyecektir." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin geçtiği tarihi süreçte iktidarıyla, muhalefetiyle, bilaistisna her kesimden insanımızla ne yapmamız gerektiğini Gazi Mustafa Kemal'in şu sözü gayet güzel açıklıyor, 'Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır.' Evet bugün ülkemizdeki hiçbir bireyin sadece kendi çıkarını, kendi hesabını, kendi kârını düşünme lüksü yoktur. Hep birlikte önce ülkemizin bu cendereden güçlenerek çıkması, ardından da hedeflerine ulaşması için çalışmamız gerekiyor. Bu mücadeleyi her bir insanımız kendi bulunduğu yerde, kendi bulunduğu mevzide, her vazifesinde, kendi sorumluluk alanında verecektir. Daha açık konuşmak gerekirse hepimiz de işimizi en iyi şekilde yapacağız. Vatan sathının her bir karışında bunu başardığımızda Allah'ın izniyle ülkemizin üstesinden gelemeyeceği hiçbir meselesi yoktur.

Hayatları boyunca Türkiye'nin büyümesi, kalkınması, gelişmesi için tek bir çivi dahi çakmamış kişilerin ağızlarından çıkan Cumhuriyet ve Atatürk sözü koskoca bir yalandan ibarettir. Cumhuriyetimize en büyük katkıyı başında bulunduğum hükümetler yapmıştır. Biz bu kavramın lafla istismarını yapmadık. Tıpkı son teröristi imha etmeden terörle mücadelemizin sona ermeyeceği gibi, tarihimize ve kültürümüze husumet besleyen son müstevli kafalıyı da aydınlatmadan bu mücadelemiz bitmeyecektir."

"Cumhuriyetimizi, Osmanlı'dan kurtarabildiğimiz miras üzerinde kurduk"

Binlerce yıllık tarihi süreklilik içindeki son devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun kurucusuna sahip çıkmanın herkesin görevi olduğunu belirten Erdoğan, bunu yaparken geçmişe özellikle de Osmanlı ve Selçuklu devletlerine haksızlık edilmemesi gerektiğine işaret etti.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Cumhuriyetimizi, Osmanlı'dan kurtarabildiğimiz miras üzerinde kurduk. O olmasa, kök olmazsa, ağaç olur mu? Olmaz. Onun üzerinde yükseldik. Bu mirasa sadece topraklarımız değil, kurumlarımız da, geleneklerimiz de dahildir. Gazi Mustafa Kemal, Samsun'a, bir Osmanlı subayı olarak çıkmış, Ankara'daki Meclis'i yine Osmanlı adına faaliyete geçirmiştir. Cumhuriyetin inşası da Osmanlı'dan devralınan mevcut idari sistem üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu hakikatler, apaçık ortadayken sürekli olarak Osmanlı'ya hakareti ve aşağılamayı bir siyaset tarzı haline getirmek ya cehalettir ya gaflettir ya da art niyettir.

Tarihimiz bizim yörüngemizdir. Yörüngeden çıkan bir gök cismi nasıl sonsuz karanlık içinde kaybolmaya ve muhtemelen yok olmaya mahkumsa toplumlar da öyledir. Türk milletini, kendi tarihi yörüngesinden çıkarmak için geçmişiyle bağını koparmaya çalışanların amacı da budur. Milletler ve devletler mezarlığı olan tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur. Allah'a şükür bugüne kadar milletimizi kadim tarih yörüngesinden çıkarmaya kimse muvaffak olamadı. Kimi dönemlerde kısmen de olsa zayıflıklar ortaya çıktı ama milletimiz güçlü irfanıyla, ilmiyle her seferinde işi düzeltmeyi başardı."

Birilerinin Osmanlı'da okuma-yazma oranın çok düşük olduğunu, Osmanlı'nın kendi silah sanayisinin olmadığını, Osmanlı yönetimi altındaki halklara zulmedildiğini söylendiğini hatırlatan Erdoğan, "Hepsi de yalandır, iftiradır. Her ülke ve toplum gibi elbette Osmanlı'nın da eksikleri vardır. Bunların tespitini yapmak ve yerli yerine koymak, tarihçilerin ve uzmanların işidir. Bize düşen görev ecdadımızın güçlü yönlerini kendi geleceğimizi aydınlatan bir ışık haline getirmektir." dedi.

Kemal Karpat başta olmak üzere liyakatlarına kimsenin itiraz edemeyeceği tarihçilerin, geçen asrın başında Osmanlı'da okuma yazma oranının nüfusun yarısından fazla olduğunu dile getirdiğini söyleyen Erdoğan, bunun o dönem Rusya, İspanya, İtalya başta olmak üzere pek çok ülke ile karşılaştırıldığında çok yüksek bir oran olduğunu vurguladı.

Osmanlı'nın, Balkan Savaşları ile başlayan, 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi ile devam eden süreçte okur yazar nüfusunun büyük kısmını kaybettiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Özellikle erkek nüfusun önemli bir kısmı şehit oldu. Çanakkale'yi düşünün. 'Kınalı kuzular' diyoruz ya, kınalı kuzuları biz orada kaybetmedik mi? Orada kaybettik. Bunlar sıradan işler değil. Toplam nüfusumuzun bir kısmı da sınırlarımız dışında kaldı. Bir de buna Cumhuriyet'le birlikte gerçekleştirilen Harf Devrimi ile adeta her şeyin sıfırlandığını eklediğimizde elbette ülkemiz okuma yazma oranın çok düşük olduğu bir dönem yaşadı. Bunu Osmanlı'ya yüklemek tam anlamıyla bir bühtandır. Nitekim zaman içerisinde Türkiye yüzde yüzlük bir okur yazar seviyesine ulaşmıştır. Osmanlı'nın silah sanayisi olmadığı da koskoca bir yalandır. Bunların, ne tarihle alakası var ne geçmişini araştırmakla alakası var. Coğrafyamızdaki 600 yıllık hükümranlığı döneminde neredeyse savaşsız tek bir haftası olmayan Osmanlı'nın silah sanayisinin olmadığını iddia etmek kadar saçma bir iddia olmaz. Burada asırlar boyunca dünyaya top, tüfek, gemi başta olmak üzere silah sanayisi ihracatı yapan bir ülkeden söz ediyoruz."

Osmanlı'nın İstanbul'un fethi başta olmak üzere tüm önemli savaşlarının, silah sanayisindeki yenilikçiliklerine, üstünlüğüne özellikle bağlı bulunduğunu anlamak için ilköğretim düzeyinde tarih bilgisinin bile yeterli olacağını belirten Erdoğan, "Sorun, Osmanlı'nın 18'inci yüzyıldan sonra bu alandaki öncülüğünü ve üstünlüğünü korumayı başaramamış olmasıdır. Dikkat ediniz, hiç olmamasından değil üstünlüğün kaybedilmesinden söz ediyorum." ifadesini kullandı.

Bu durumun ister istemez daha iyi silahların dışarıdan alınmasını gerektirdiğine işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen Osmanlı, son döneminde bu konuda çok önemli hamleler yapmıştır. İkinci Abdülhamid Han'ın İstanbul'da kurduğu modern barut, fişek, top fabrikaları Cumhuriyet'e miras olarak kalmıştır. Cumhuriyet döneminde Kırıkkale başta olmak üzere Anadolu içlerine yayılan silah sanayisinin gerisinde işte böyle bir birikim vardır. Tek parti yönetimi, şayet Nuri Demirağ'ın Kayseri'de kurduğu uçak fabrikası, Nuri Killigil'in İstanbul'da kurduğu silah fabrikası gibi girişimlere sahip çıkmış olsaydı bugün Türkiye savunma sanayisinde bambaşka bir yerde olurdu. Nuri Demirağ'ın, Killigil'in fabrikaları, düşünebiliyor musunuz, bunlar gaz ocağı fabrikasına dönüştürüldü. Bunlar bu şekilde ihanet ettiler. Her şeye rağmen ecdadın mirasından aldığımız ilhamla biz ise 17 yılda ülkemiz savunma sanayisinin dışa bağımlılığını neredeyse tersine çeviriyoruz."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.