SON DAKİKA
Hava Durumu

Eğitim Sen Bursa Şubesi'nden MEB'e 10 uyarı!

Eğitim Sen Bursa Şube Başkanı Derya Şimşek Aksakal, eğitimde yıllar içinde gerileme, ticarileşme ve dinselleşme uygulamaları, okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocukların cemaat ve vakıflara yönlendirilmesi gibi sorunların artarak devam ettiğini belirterek, MEB'e 10 temel uyarıda bulunuldu.

Haber Giriş Tarihi: 09.09.2019 20:31
Haber Güncellenme Tarihi: 09.09.2019 20:31
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Eğitim Sen Bursa Şubesi'nden MEB'e 10 uyarı!

Eğitim Sen Bursa Şubesi, 2019-2020 Eğitim-Öğretim Yılının başlaması nedeniyle Bursa'da eğitim durumunu Eğitim Sen Şube Salonu'nda yapılan basın açıklamasında değerlendirdi. 

Eğitim Sen Bursa Şube Başkanı Derya Şimşek Aksakal'ın yaptığı basın açıklamasında resmi ve özel öğretim kurumlarında görev yapan 1 milyonu aşkın öğretmen ve 18 milyona yakın öğrencinin çok sayıda sorun eşliğinde yeni Eğitim-Öğretim yılına adım attıkları belirtildi. 

Tüm öğretmenlere, öğrencilere ve velilere başarılı ve sağlıklı bir yıl dileklerinde bulunan Aksakal, "Eğitimin niteliğinde yıllar içinde yaşanan gerileme, ticarileşme ve dinselleşme uygulamaları, okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, çocukların cemaat ve vakıflara yönlendirilmesi gibi sorunlar artarak devam ediyor. Bu sorunlar tüm ülkede olduğu gibi Bursa'da da yaşanıyor." dedi.

"'Soyguncular' diyerek isyan eden anneyi içimiz yanarak izledik"

Türkiye'de son bir yıl içinde belirginleşen ekonomik kriz ve yüksek enflasyon nedeniyle halkın satın alma gücünün düştüğünü belirten Aksakal, Eğitim-Öğretim harcamalarında fahiş fiyatlara dikkat çekti. Aksakal, şunları kaydetti:

"2019-2020 eğitim-öğretim yılında velilerin yapacağı harcamalar belirgin bir şekilde artmıştır. Eğitime ilk kez adım atacak olan pek çok öğrenci hangi şartlarda eğitime başlayacağının farkında olmasa da velilerimizi bir telaş sarmış durumda. Zorunlu okul ihtiyaçlarında son bir yıl içinde yüzde 15 ile yüzde 35 arasında artış meydana gelmiş, bu durum velilerin ekonomisini olumsuz etkilemeye başlamıştır. Bu eğitim öğretim yılı itibariyle çocuk kitapları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,90; test kitabı yüzde 16,30; okul çantası yüzde 18,20; diğer kırtasiye malzemeleri yüzde 30,51; artış göstermiştir. Yeni başlayan ilkokul öğrencisinin sadece okul kıyafeti yaklaşık 400 TL, lise öğrencisinin kıyafeti ise yaklaşık 500 TL civarındadır. Nitekim bu durum TV haberlerine de gündem olmaktadır.  Devlet okuluna kayıt olan 1.sınıf öğrencisinin tişörtünün okuldaki fiyatı 50TL olunca "soyguncular" diyerek isyan eden anneyi içimiz yanarak izledik.

Piyasacı eğitim politikaları, öğrenci ve velileri  'müşteri' haline getirmiştir. Aynı okul içinde sınıflar,  okullar, farklı bölgeler birbirleriyle rekabet eder hale getirilerek eğitim hizmetleri büyük ölçüde piyasa kurallarına teslim edilmiştir. Kısacası paran varsa oku, paran yoksa okuma diyen bir eğitim sisteminden söz ediyoruz."

"'Kadına yönelik şiddetin' en temel nedenlerinden birisi"

Kadına yönelik şiddetin temelinde eğitimde cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların olduğuna dikkat çeken Aksakal, "Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitim gelmektedir. Geleneksel cinsiyet rolleri aile, okul, hukuk, ahlak, din ve medya tarafından sistemli bir şekilde çocuklara aktarılmaktadır. Bu durum ülkemizde giderek artan 'kadına yönelik şiddetin' en temel nedenlerinden birisidir." dedi.

Okullardaki öğrenci sayılarını da sıralayan Aksakal, "Ortaöğretimde Fen Lisesi, Anadolu ve Sosyal Bilimler lisesi öğrenci sayısı 135 bin artarken, İmam Hatip lisesi öğrenci sayısı 26 bin, meslek lisesi öğrenci sayısı ise 22 bin azalmıştır. Bu rakamlara rağmen Türkiye'de 9 Fen Lisesi,151 Anadolu Lisesine karşılık 162 İmam Hatip Lisesi yapılması planlanmaktadır. Okullaşma politikasının öğrenci ve velilerin talebi hiç dikkate alınmadan yürütüldüğü açıkça ortadadır. Ayrıca 8.sınıf öğrenci sayısı 1.200.000 den bu yıl 1.800.000'e çıkacak. Bursa için bu rakam 8.sınıf öğrenci sayısının yaklaşık 60 bine yükselmesi demektir.  Önümüzde ki yıl ortaöğretime yerleştirmede çok daha büyük sorunlarla karşılaşacağız. Milli Eğitim Bakanlığı şimdiden hazırlık yapmak zorundadır." dedi.

"Sınıf mevcutları 43-45'e dayanmış durumda"

Bursa'da eğitime dair sorunların büyük ölçüde ve oldukça derinlikli yaşandığını belirten Aksakal, öğrenci kayıtları yapılırken, öğretmen seçilirken kayıt parası adı altında bağışların alındığını söyledi. Aksakal, şöyle devam etti:

"Milli Eğitim bakanının "paralı özel sınıflar uygulaması yapılamaz, kayıt parası adı altında bağış toplanamaz" demiş olmasının maalesef karşılığı yoktur ve neredeyse tüm okullarda bu uygulanır hale gelmiştir. Orta öğretime geçiş sisteminde bu yıl da çok sayıda öğrenci sorunla karşılaşmıştır.

Bursa Milli Eğitim Müdürlüğünden aldığımız bilgilere göre derslik başına ortalama öğrenci sayısı ortaöğretimde 21 olmasına rağmen biliyoruz ki birçok Anadolu lisesinde sınıf mevcutları bunun iki katıdır. Adrese dayalı kayıt alan Anadolu Liselerinde ise kayıt kontenjanı arttırılmış durumda. Sınıf mevcutları 43-45'e (45-i geçen okullar var) dayanmış durumda. Sınıfların yetmediği okullarda laboratuvarlar, kütüphaneler bile sınıflara dönüştürüldü.

Bu kadar kalabalık sınıflarda derslerin sağlıklı olmayacağı açıktır. Artan öğrenci kaydının karşılanabilmesi için bazı liselerin tam gün eğitimden ikili eğitime dönüştürüldüğünü biliyoruz. Bazı okul binaları yapılırken 20-24 kişilik sınıf mevcutlarına göre düzenlenmiş. Şimdi mevcutlar 40'a çıkınca sınıfın durumunu tahmin etmek zor değil. Milli Eğitim'de sınıf ortalamalarının 21 olarak açıklanmasının nedeni İmam Hatip Liselerinde sınıfların yarı yarıya boş olmasıdır."

Bursa'da çok sayıda okulda alt yapı eksikliğinin bulunduğunu kaydeden Aksakal, "Birçok okulda laboratuarlar, kütüphane, spor salonu olmaması da eğitimin sağlıklı yürütülmesinin önünde ciddi bir engeldir. Bazı okullarda öğrencilerin teneffüslerde koşup oynayacağı bahçe bile yok denecek kadar küçüktür. Orta öğretim kurumlarında mahalli yerleştirmede yaşanan sıkıntılar var: Not ortalaması, okulda geçen süre, adres durumu vb. gibi nedenler yüzünden öğrenciler adresine yakın okula yerleşememiştir. Ayrıca öğrencilere tercihlerini yaparken zorunlu MTAL ya da AİHL tercihi yaptırılması da velilerin şikâyetleri arasındadır." dedi.

"Yönetici atamalarında kayırmacılık devam ediyor"

Yönetici atamalarında kayırmacılık yapıldığını vurgulayan Aksakal, şöyle devam etti:

"Müdürlük sınavını kazananların mülakat sınavında Bakanın sözlü talimatının uygulanmayarak sınav notundan çok düşük puan verilmesi nedeniyle ataması yapılmayan arkadaşlarımız var, yine liyakata bakılmamış ve yandaşlık esas alınmıştır. Bununla ilgili hukuki süreç işlemektedir. Ayrıca yönetmeliğe aykırı atamalar yapılmış ve İMKB Fen Lisesine güzel sanatlar öğretmeni müdür olarak atanmıştır. Yönetmeliğe göre bu okula sadece fen bilimleri branşından müdür atanabilir. İşin ilginç yanı ataması yapılan müdürlerin ve müdür yardımcılarının neredeyse tamamı Eğitim-Bir Sen üyesidir. Sınavla öğrenci alan okullara atanan müdürlerin çoğunun ise Eğitim-Bir Sen ilçe yöneticisi olması oldukça dikkat çekicidir."

"Ücretli öğretmen sayısı 3'te 1 oranında"

Aksakal, Bursa'da üç yıl önce deprem nedeniyle yıkılan okulların yapılmaması, yapımına başlananların yavaş ilerlemesi özellikle aynı binayı kullanan okullar için büyük bir sorun olduğunu belirtti.

Okullarda öğretmen eksikliğinin devam ettiğini ve ihtiyaçlarını ücretli öğretmenlikle gidermeye çalıştıklarını kaydeden Aksakal, Bursa'da ücretli öğretmen oranının 3'te 1 olduğunu söyledi. Aksakal, "Bu oran özellikle Yıldırım, İnegöl gibi ilçelerde çok yüksektir.Milli eğitimi yönetenlerin çocukları acaba nerede okuyor? Eğitimde sözleşmeli, ücretli öğretmen olmaz, tüm öğretmenler kadrolu atanmalı ve iş güvencesi ile çalışmalıdır. Nüfusu hızla artan ve göç alan ilçelerde okul ihtiyacının giderilmemesi, göçmen çocukların uyum ve eğitim sorunlarının artması nedeniyle bu okullarımızda önemli sorunlar yaşanıyor." dedi.

Aksakal, şöyle devam etti:

"Eğitim-öğretimin önemli bir parçası olan hizmetli- memur arkadaşlarımızın da sorunları vardır. Birçok okulda zaten memur-hizmetli sayısı çok eksiktir. Yardımcı hizmetlilere normal görevlerinin dışında görevler verilmekte, hatta yöneticilerin özel işlerini yapmaları istenmektedir. Bunun karşılığında ücret, yevmiye, yolluk, yiyecek ve giyecek yardımı yapılmamakta ve fazla mesai ücreti ödenmemektedir.

MEB'e bağlı okullarda 6-8 aylık sürede geçici olarak istihdam edilen İŞKUR aracılığıyla Toplum Yararına Çalışma Projesi kapsamında işe alınanlar, okul aile birliklerince ücret verilip çalıştırılanlar, günlük yevmiye ile geçici çalışanlar en temel haklarından mahrum bir şekilde çalıştırılmaktadır. Eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde büyük emekleri olan, ancak diğer emekçilerle eşit haklara sahip olmayan bu arkadaşlarımız, sanki kendilerine yüklenen her türlü angaryayı, tartışmasız yerine getirmek zorunda bırakılmaktadır. 

Hizmetli, memur ve teknisyenlerin özel hizmet tazminat oranları arttırılmalı, ek gösterge verilmeli, lisans ve ön lisans mezunu memurların unvan aranmaksızın 1. dereceye kadar yükselebilmeleri sağlanmalıdır. Hizmetli ve memurların, hafta içi ve hafta sonu mesai harici çalışmalarında ve belirlenen alanları dışında yapacağı işler için ek ücret ödenmelidir. Her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlere ödenen 'eğitime hazırlık ödeneği', eğitim işkolunda çalışan diğer eğitim emekçilerine de ödenmelidir. Fakülte ve yüksekokul bitiren, ayrıca bilgisayar bilenler, sınavsız olarak görevde yükselebilmelidir.

Eğitim emekçilerinin gerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl, bir önceki yılı mumla aramaktadır. Öğretmenlerin, hizmetli ve memurların aldıkları maaşlar, yapılan işin önemi ve niteliği açısından bakıldığında, insanca yaşam seviyesinin yanına bile yaklaşamamaktadır. Maaşlardaki erime ve satın alım gücümüzdeki azalmaya rağmen 5. dönem toplu sözleşme görüşmelerinde 2020 için yüzde 4+4, 2021 için yüzde 3+3 maaş artışı yapılmıştır. İnsanca yaşam talebimizden son derece uzak olan böylesine düşük zam oranları ile ne geçinmek, ne de mesleğimizi sağlıklı bir şekilde icra etmek mümkündür.

Türkiye'de eğitim emekçilerinin yıllardır ekonomik sorunlarla boğuştuğu, yüzde 80'inin borç içinde yaşamını sürdürdüğü bilinen bir gerçektir. OECD verilerine göre Türkiye'de eğitim emekçileri çok çalışmakta, ancak emeğinin karşılığını alamamaktadır. Öğretmenlerimiz gerek çalışırken, gerekse emekli olduklarında ciddi anlamda geçim sıkıntısı yaşamaktadır."

MEB'e 10 temel uyarı

Eğitimde siyasal kadrolaşma uygulamalarının yukarıdan aşağıya doğru organize bir şekilde gerçekleştirilmesinin, okullarda yaşanan şiddetin artmasının, eğitim emekçilerine yönelik çeşitli saldırı ve tehditlerin (ihraç, açığa alma, sürgün vb), eğitimin niteliğini olumsuz etkilediği belirtilen açıklamada, Eğitim-Sen Bursa Şubesi'nden MEB'e '10 temel uyarı' yapıldı. 

"EĞİTİM SEN OLARAK MEB'E 10 TEMEL UYARIMIZ!

  • Tüm öğrencilerimizin eşit, ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz eğitimden yararlanmasını sağlayacak bütçe planlaması yapmak MEB ve siyasi iktidarın sorumluluğudur. Sorumluluğun gereği yerine getirilmelidir.
  • Tüm öğrencilerimizin eğitim hakkı uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Öğrencilerimizin eğitim hakkını tam ve baskı altında kalmadan kullanması gerekir. Öğrencilerimizi çırak olmaya özendiren politikalardan vazgeçilmelidir.
  • Yargı kararları uygulanmalı; Diyanet, dini vakıf ve dernekler ile yapılan protokoller sonlandırılmalıdır.
  • Din Öğretimi Genel Müdürlüğü' nün 'özerk' yapısına son verilmelidir.
  • Anadolu liselerinde ikili eğitimden kaynaklı oluşabilecek güvenlik, sağlık, beslenme gibi sorunlara yönelik MEB önlem ve çözümler üretmelidir. Güvenlik sorununun çözümü için ücretsiz servis başta olmak üzere acil adımlar atılmalıdır.
  • 2019-2020 eğitim öğretim yılında LGS sınavına girecek 1. 800 000 öğrencinin mağduriyet yaşamaması için gereken önlemler alınmalıdır. MEB öğrencilerin taleplerini toplamalı, okul gereksinimini belirlemeli ve bu gereksinimi karşılayacak önlemleri 'Her öğrencinin istediği okulda eğitim alma hakkı vardır.' ilkesini gözeterek yaşama geçirmelidir.
  • Proje okulları uygulaması sonlandırılmalıdır.
  • Sözleşmeli, ücretli, güvencesiz çalışma biçimlerine; mülakat uygulamalarına son verilmelidir.  Öğretmen açığı kadar atama acilen yapılmalıdır.
  • Öğretmenlerin statüsü, çalışma koşulları, hakları, işe alım ve istihdam biçimine kadar her konuda öğretmenlerin söz ve karar hakkı gözetilmelidir.
  • Hukuksuzca ihraç edilen arkadaşlarımız hala MEB çalışanıdır. MEB eğitim emekçilerine sahip çıkmalı, yaşanılan mağduriyetlere ilişkin sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir.

Öğretmenleri başarılı, başarısız olarak ayrıştıran, okul müdürlerini performans denetimine tabi bırakan '2019 Yılı Öğretmenler Günü Genelgesi' geri çekilmelidir."

"Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin ve bilimsel eğitimin dışlanmaya çalışıldığı eğitim sisteminde; eğitim ve bilim emekçileri olarak öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi 2019-2020 eğitim öğretim yılında da kararlılıkla sürdüreceğimiz bilinmelidir." denilen açıklamada, Eğitim Sen sorunlara karşı öğretmenleri, yardımcı personelleri ve velileri birlikte mücadele etmeye çağırdı. 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.