SON DAKİKA
Hava Durumu

Cumhuriyet davasında gerekçeli karar açıklandı

Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında açılan, firari sanıklar gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar ve İlhan Tanır ile aralarında Atalay ve Şık'ın da bulunduğu 20 sanık hakkındaki davada verilen kararın gerekçesi tamamlandı.

Haber Giriş Tarihi: 12.06.2018 13:50
Haber Güncellenme Tarihi: 12.06.2018 13:50
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Cumhuriyet davasında gerekçeli karar açıklandı

İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce hazırlanan Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında açılan, firari sanıklar gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar ve İlhan Tanır ile aralarında Akın Atalay ve Ahmet Şık'ın da bulunduğu 20 sanık hakkındaki davanın 269 sayfalık gerekçeli kararında, iddianame, mütalaa, sanık savunmaları, tanık beyanları, terör örgütleri FETÖ, PKK ve DHKP/C'nin yapısı, dosyadaki delillerin değerlendirmesi ve kısa karar yer aldı.

"Her daim Atatürkçü ve aydınlanmacı çizgisi ile bilinegelmiştir"

Gerekçeli kararda, Cumhuriyet gazetesinin yapısı ve vakfına ilişkin bilgiler de aktarıldı. Kararda, Cumhuriyet gazetesinin kurulduğu ilk günden bu yana temel ilkelerini bu davada da çokça tartışılmış olan vakıf senedinin belirlediği ilkeler çerçevesinde oluşturduğu bir yayın çizgisi ile haber yaptığı belirtilerek, ''Toplumsal yapıya ve demokrasiye katkısını bu şekilde sunmuştur. Gazete zaman zaman eleştirilmiş, zaman zaman referans alınmış ama her daim Atatürkçü ve aydınlanmacı çizgisi ile bilinegelmiştir. Nitekim gazete kendi adıyla ve ilkeleriyle özdeşleşmiş Nadir Nadi, İlhan Selçuk gibi adeta efsane olmuş başyazarlarını toplumla tanıştırmıştır.'' ifadelerine yer verildi.

Vakfın yapısı, amacı ve senedinden detaylı olarak bahsedilen gerekçeli kararda, vakıf senedine ilişkin şu değerlendirme yapıldı:

''Elbette bir gazetenin kendi vakıf senedindeki ilkelere uyup uymadığı hususu bir ceza yargılaması konusu olmayıp cezai yaptırımdan uzaktır ve öyle de olmalıdır. Ta ki bu gazetenin terör örgütlerine yardımdan suçlanması aşamasında vakıf senedinden başlangıç ilkelerinden ve vakfın amacından ayrılmanın bir kriter olarak yer almasına kadar.''

Kararda, savunmanın bildirdiği "gazetecilik yargılanamaz" savı, Basın Kanunu, hak düşürücü süreler ve editoryal bağımsızlık konularına ilişkin değerlendirmelere yer verildi. Gerekçeli kararda, davada savunma tarafının gerek sanıklar tarafından bireysel bir biçimde gerek vekillerin sözlü ve yazılı açıklamalarıyla yapıldığı ve davanın yersizliğini dayandırdığı ana argümanlardan bir tanesinin de "gazeteciliğin yargılanamaz" olduğu şeklindeki söyleminde bulunulduğu anımsatıldı.

Basın özgürlüğü

Basın Kanunu'na ve basın özgürlüğüne de değinilen kararda, basının demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarından biri olduğu, fakat dünyanın herhangi bir yerinde en demokratik olduğu bildirilen yerlerde bile basının tüm kurallardan bağımsız olduğu ve basına sınırsız bir özgürlük tanındığının söylenemeyeceği belirtildi.

Basın Kanunu irdelendiğinde birinci maddede kanunun amacının, basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenlemek olarak açıklandığını anlatılan kararda, üçüncü maddede ise "basın özgürlüğü" kavramının başlık olarak ele alındığı, buna göre, "Basın özgürdür. Bu özgürlük bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir." denilmek suretiyle devlet otoritesinin, yasama gücünün basının özgür olduğunu bildirip bunun sınırsız olmadığını, net bir şekilde ikinci fıkradaki istisnai durumda ortaya koyduğu belirtildi.

Kararda, ''Basın mensupları ve medya organları, gazeteciler kurallardan bağımsız değildir. Davada gazeteciliğin yargılandığı ve yapılamaz olduğu yönündeki argüman yasal zeminde karşılık bulmamaktadır.'' ifadesi kullanıldı.

Konuya ilişkin sanıklar Ahmet Kadri Gürsel ve Ahmet Şık'ın duruşmadaki beyanları şu şekilde aktarıldı:

''Sanık Ahmet Kadri Gürsel: 'Fiili durumu anlatayım: Gazete günde dört toplantı yapar. Birinci toplantı servis müdürleri ile yazı işlerinin bir araya gelerek yaptığı toplantı. Sonra Genel Yayın Yönetmeni, Yazı İşleri Müdürü, Haber Müdürü ve benim katıldığım, bu sunumların değerlendirildiği ikinci bir toplantı. Öğlen servis şefleri ve benim sayfanın çizimiyle ilgili olan birinci sayfanın yapılması ile ilgili olan toplantı... Yani günde iki toplantıya katılırdım ve sorulara öneri ricalarına ve varsa önerilerimi bu toplantılarda dile getirirdim'

Sanık Ahmet Şık, 14 Mart 2015 tarihli (Ya APO Kandil'e, Ya Biz İmralı'ya) başlıklı röportajın açıklamasını yaparken 'Söyleşi yapılmış ve hiçbir şekilde hakikati eğip bükmeyen haberin öznesinin söylediği cümleleri kendisinin söylediğini belirtilerek ekleme ya da çıkarma yapmadan sadece dil bilgisi kurallarını düzelterek, bir hakikati işaret eden, nesnel gerçekliği herhangi bir şekilde tahrif etmeden anlatılmış bir haberdir.' ifadesini kullanmıştır. Ancak haberlerin tartışılması, veriliş şekli hususunda bizzat sanık Gürsel'in beyanları dikkate alındığında da bu defa fiilen bir editoryal bağımsızlık olmadığı yani haberin tartışıldığı, yayın danışmanından fikir alındığı, görüş sorulduğu anlaşılmakla aslında bu haberin yapılmasında gazetenin de bir ilavesinin olduğu ortaya çıkmaktadır.''

Kararda, firari sanıklardan Can Dündar tarafından yazılmış olan ve yargılama aşamasında da bahsi geçen ''Tutuklandık'' kitabının 17. ve devamı sayfalarında yer alan MİT tırları haberleri konusundaki tartışmayı naklettiği, söz konusu tartışmaya göre sanığın aslında haberin bir tek genel yayın yönetmeni olarak değil vakıf yöneticisi ve icra kurulu başkanı olan Akın Atalay'ın da bilgisi dahilinde olduğu, o zaman haber koordinatörü olan Murat Sabuncu'nun olumlu görüş bildirdiği, sanık Bülent Utku'nun ise haberin yapılmamasından yana görüş bildirdiği hususuna yer vermesi ile vakıf yöneticilerinin ya da icra kurulunun haberlerde ana unsur olarak yer aldığını gösterdiği kaydedildi.

Karar

Mahkeme heyetinin 25 Nisan'da davaya ilişkin açıkladığı kısa kararına göre, sanıklar Bülent Yener, Turhan Günay ve Günseli Özaltay hakkında ''silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütüne yardım etme'' suçundan dava açıldığını belirterek, sanıkların terör örgütlerine yardım ettikleri iddia olunan süreçte taşıdıkları sıfat, yardım kavramını somutlaştıran iş ve eylemlere yönelik katkı durumları dikkate alındığında cezalandırılmalarına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatlerine karar verilmişti.

Mahkeme heyeti, Cumhuriyet gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın, "PKK, DHKP/C ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütlerinin içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte bu örgütlere bilerek ve isteyerek yardım etmek'' suçunu işlediğinin tüm deliller kapsamında değerlendirildiğini belirterek, suçun işlendiği zaman, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, güttüğü amaç ve saik, kasta dayalı kusurunun ağırlığı ve eylem içerisinde yer alma şeklini dikkate alarak, Atalay'ı bu suçtan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırmıştı.

''Terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etmek'' suçundan Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Vakıf Başkanı Mehmet Orhan Erinç'in 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasına hükmeden mahkeme heyeti, aynı suçtan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık'ın da ayrı ayrı 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermişti.

Mahkeme heyeti, "terör örgütlerine bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan sanıklar Bülent Utku'yu 4 yıl 6 ay, Kadri Gürsel'i 2 yıl 6 ay, Aydın Engin'i 7 yıl 6 ay, Hikmet Aslan Çetinkaya'yı 6 yıl 3 ay, Güray Tekin Öz, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ile Önder Çelik'i de ayrı ayrı 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırmıştı. Mahkeme ayrıca, Yusuf Emre İper'i ''terör örgütü propagandası yapmak'' suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına çarptırmıştı.

Twitter'daki "jeansbiri" hesabının sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu hakkında "terör örgütü yöneticisi olmak'' suçundan dava açıldığını hatırlatan mahkeme, sanığın mevcut deliler kapsamında ''silahlı terör örgütü üyesi olmak'' suçuna vücut verdiğini değerlendirerek, sanığın örgüt içerisindeki konumu, eylemin yoğunluğu, ''jeansbiri'' isimli sosyal paylaşımları nedeniyle etki gücü gibi nedenleri dikkate alan mahkeme, sanığı bu suçtan 10 yıl hapis cezasına çarptırmıştı.

Ceza alan 14 sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı koyan mahkeme, sanıklar Mehmet Orhan Erinç, Bülent Utku, Güray Tekinöz, Önder Çelik, Hacı Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya, Turhan Günay ve Akın Atalay'ın ''güveni kötüye kullanma'' suçundan beraatlerine hükmetmişti.

Mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararı bulunan firari sanıklar gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar ve İlhan Tanır'ın yapılan tüm aramalara rağmen henüz yakalanmamış ve savunmalarının alınamamış olması nedeniyle dosyalarının ayrılmasına karar vermişti.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.