SON DAKİKA
Hava Durumu

Akşener: Dolar yakında 5 lira olacak

İYİ Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener, doların rekor üzerine rekor kırmasına ilişkin, "Geçen Eylül ayında, 3.40 olan dolar, bugün neredeyse 4.5 Lira. Eğer, bir şeyler yapılmazsa, çok yakında 5 lira olacak" dedi.

Haber Giriş Tarihi: 16.05.2018 15:51
Haber Güncellenme Tarihi: 16.05.2018 15:51
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bursaport.com
Akşener: Dolar yakında 5 lira olacak

İYİ Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener,  İYİ Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen basın açıklamasında yaptığı konuşmasında, doların rekor üzerine rekor kırmasına tepki gösterdi. Çözümlerin doğru konması için yaşananların anlaşılması gerektiğini belirten Akşener, şunları kaydetti:

"Dolar aldı başını gidiyor, ülkemizin durumu, uçuruma yuvarlanacak bir otobüse benziyor. Ve maalesef, hepimizin içinde olduğu o otobüsün direksiyonunda da, yorgun bir şoför var. Yorgun şoförün direksiyon başında oturma ısrarı sorumsuzluktur. O yorgun şoför, Londra'da, yine sorumsuz, sorumluluktan uzak bir konuşma yaptı. Direksiyon o yorgun şoförün elinden alınmazsa, ülkemizin o otobüsün içinden canlı çıkma ihtimali yoktur. Türk Lirası, yılbaşından bu yana, yüzde 12 değer kaybetmiş. Krizdeki Arjantin Peso'sundan sonra, en fazla değer kaybeden para birimine sahibiz. Gecen Eylül ayında, 3.40 olan dolar, bugün neredeyse 4.5 Lira. Eğer, bir şeyler yapılmazsa, çok yakında 5 lira olacak" 

"Türkiye'nin tutarsız dış politikasıdır"

Kudüs'te yaşananlara değinen Akşener, "Bu toplantıyı, yaşadığımız iki vahim nedenle, yapma gereği duyduk. Birisi dış politikadaki, diğeri, ekonomideki gidişatla ilgili. Kudüs'te yaşananlar, artık bir bölgesel sorun olmaktan, çok daha öteye, bir insanlık sorunudur, bir katliamdır. Daha da kesin söylemek gerekirse, bir tarafta en büyük güç odaklarının, diğer tarafta, hiçbir gücü olmayanların, bir tarafta en ağır silahların, diğer tarafta, sadece taşların ve sopaların olduğu, bir tarafta, dünyanın en acımasız saldırganlarının, diğer tarafta eli kolu bağlanmış olanların yaşadığı, insanlık tarihinin en adaletsiz, en eşitsiz savaşı yaşanmaktadır. Böyle zamanlarda, devletlere ve devlet temsilcilerine düşen, sadece kınamak olmamalıdır.Tıpkı ülkemiz yöneticilerin yaptığı gibi, sadece kınamak, mevcut durumun devamını sağlamaktan öteye gitmez. Ölüm dediğiniz, katliam dediğiniz durumların, sözlere tahammülü yoktur. Büyük yanlıştan büyük ders çıkarmak gerekir. Kudüs'te yaşanan, bizim acılarımızın parçası olan vahim durumun en büyük yanlışlarından biri, Türkiye'nin tutarsız ve içi başka dışı başka dış politikasıdır. Bir yandan, Müslüman dünyanın temsilcisi, iddiasını taşıyıp, diğer taraftan, o Müslüman dünyaya, eziyet yapanlarla çıkar birliktelikleri kurmaya devam etmek yanlıştır. Her felaket durum, sözle değil fiille, aksiyonla karşılık bulmazsa, itibarlı bir politikaya sahip olamazsınız" diye konuştu.

Akşener, "Türkiye Cumhuriyeti'ne ve bölgeye yapılacak en büyük iyilik, ülkemizi yönetenleri, 'lafla peynir gemisi yürütmekten' men etmektir. Ekran önündeki bir 'one minute' ile, 9 yıl idare ettiler, bu 9 yılda, binlerce Filistinli kardeşimizin katledilmesi, hiç durmadı. Bu çok acıdır. Yaşanan son vahim durum, ülkemiz yöneticilerine, artık dürüst, tutarlı ve ciddi bir dış politika ihtiyacını göstermeye yetmelidir." ifadelerini kullandı.

"Ülkenin durumu uçuruma yuvarlanacak otobüse benziyor"

Dövizdeki yükselişe ilişkin Akşener, "Bu toplantının ikinci nedeni ise malumunuz, ekonomideki büyük savrulmadır. Deprem olması için seçimleri bekleyenler, nerede yaşıyorlar, kimlerin diliyle konuşuyorlar bilemem, ama Türkiye'de yaşamadıkları, Türkçe konuşmadıkları kesindir. Dolar aldı başını gidiyor, ülkemizin durumu, uçuruma yuvarlanacak bir otobüse benziyor. Ve maalesef, hepimizin içinde olduğu o otobüsün direksiyonunda da, yorgun bir şoför var. Yorgun şoförün direksiyon başında oturma ısrarı sorumsuzluktur. O yorgun şoför, Londra'da, yine sorumsuz, sorumluluktan uzak bir konuşma yaptı. Direksiyon o yorgun şoförün elinden alınmazsa, ülkemizin o otobüsün içinden canlı çıkma ihtimali yoktur" dedi.

Akşener, şöyle devam etti:

"Ekonomi, öngörü isteyen, aşağı yukarı tahminler yapılması gereken bir alandır. Bırakın uzun vadeli tahmin ve hedefleri, resmi ağızlardan sabah yapılan açıklamaların, akşama kalmadan geçersizleştiğine şahitlik ediyoruz. Balon misali patlayan, 2023 hedefleri bir kenara, Sayın Erdoğan ve ekibinin, 2018 yılı hedefleri, daha beşinci ayın başında, tükenmiş ve bitmiştir. zun dönemdir süregelen, ekonomideki sapma eğilimi, artık çözülme sürecine girmiş durumdadır."

Seçim kazanmak için ülkeyi feda eden bir yaklaşımın kabul edilemeyeceğini belirten Akşener, "Başından beri söylediğimiz gibi 'ekonomiyi güven yönetir.' Siyasi iradenin en temel görevi bu güveni sağlamaktır. Ekonomide yapılması gereken, hukuk devleti ve piyasa koşullarının işlevselliğidir. Konularında deneyimli ve başarılı geniş bir kadro içerisinde yeterli hazırlığımız var. Dünya öyle bir dünya ki, ne ekonomi, ne de siyaset, boş laflarla yürütülme dönemini, çoktan geçmiştir." ifadelerini kullandı.

"AK Parti'ye ve Cumhurbaşkanına artık güven kalmadı"

Önlem alınmazsa doların çok yakında 5 lira olacağını ileri süren Akşener, şöyle konuştu:

"Paramızın değer kaybetmesi, ithal ettiğimiz gübreyi, mazotu pahalılaştırıyor. Yediğimiz ekmeği, sebzeyi, evimizde kullandığımız elektriği, arabamıza aldığımız benzinin fiyatını artırıyor, artırmaya da devam edecek. Yani diğer bir deyişle enflasyonu artıracak. Enflasyonun artması demek, fakirleşiyoruz demektir. Dış borç ödemesi olan şirketlerimizi zor duruma düşürecek. Dövizin artması ithal girdi kullanıp üretim yapan şirketlerimizin girdi maliyetini artıracak, üretimlerini zora sokacak. Bu şirketler, ya işçi çıkaracaklar, işsizliğe yol açacaklar, ya da fiyatlarını arttıracaklar ve bu bize, enflasyon olarak tekrar geri dönecek. Fakirleşme hızımız artacak."

Türk parasının neden değer kaybettiğini soran Akşener, "Bu sorunun kısa cevabı, AK Parti iktidarına ve Cumhurbaşkanına, artık güven kalmadığı için, değer kaybediyor olmasıdır. Onların, doğru para politikaları uygulayacağına yerli ve yabancı yatırımcılar inanmıyorlar. Paralarını dışarıya çıkarıyorlar. Elinde dövizi olan halkımız da tabi ki elindeki dövizi bozdurmuyor, çünkü onlar da hükûmete güvenmiyor. Dövizi olmayan da, elinde zar zor biriktirdiği tasarruflarının enflasyon yüzünden eriyip gitmemesi için döviz alıyorlar."

Kurumlara ve hükümete neden güven duyulmadığını ise Akşener, şu sözlerle açıkladı:

"Bu iktidarın özellikle son 5 yılında, Merkez Bankası'nın eli ayağı bağlandı. Siyasi baskılar sonucunda Merkez Bankası, enflasyonu kontrol etmeyi bırakıp takip edici konuma itildi. Merkez Bankamızın halk gözünde, yatırımcı gözünde güveni sarsıldı. Son 5 yılda, enflasyonun düşürülmesine izin vermeyen hükûmet, faizlerin de yüksek kalmasına yol açtı. Haliyle yüksek faizden borçlanmak istemeyen şirketlerimiz de, dışarıdan dolarla borç almaya başladı. Bu durum öyle bir hal aldı ki önümüzdeki, 12 ay içerisinde Türkiye 240 milyar dolar civarında para bulmak zorunda. Böylece bu para ile bankaların, şirketlerin ve kamunun, önümüzdeki 12 ay içerisinde vadesi gelen, 186 milyar dolarlık borcu ödesin. Ekonomimizin ihtiyacı olan ithal enerjiyi, girdileri, malları ve hizmetleri satın alabilmek için, 50-55 milyar dolara ulaşan cari işlemler açığını finanse etsin. Bu para nasıl gelecek? Ya borçla gelecek ya kısa vadeli sıcak para dediğimiz portföy yatırımları ile gelecek. Ya da en güzeli olan, uzun vadeli, doğrudan dış yatırımlarla ülkemize gelecek." 

"Ekonomiyi işinin ehli kadrolara teslim edeceğiz"

Akşener, İYİ Parti'nin ekonomiye ilişkin çözüm önerilerini anlattı:

"Biz nasıl bir çözüm öneriyoruz? Türkiye'yi refaha çıkarmak için; Öncelikle ekonomiyi işinin ehli kadrolara teslim edeceğiz. Biz, Merkez Bankamızın bağımsız hareket etmesini sağlayacağız. Biliyoruz ki bağımsız hareket edebilirlerse, piyasalar da Merkez Bankası'nın doğru zamanda, doğru kararlar alacağını bilirler. Böylece Bankaya olan güven artar. Bugün Merkez Bankası'nın hem paramızın dolar karşısında değer kaybetmesini engellemesi, hem de enflasyonu düşürmek için, paramızın fiyatı olan faiz oranlarını ekonominin gereği şeklinde düzenlemek gerekmektedir. Merkez Bankası'nın, enflasyon ile mücadelede kararlı olması, enflasyonu düşürecek, paramızı güçlendirecek ve orta vadede faiz oranlarının da, beraberinde düşürülmesine imkân verecektir. Bunu yaparken, maliye politikasında da, istikrarı tekrar tesis etmek ve bozmamak gerekmektedir. Biz vergileri tabana yayarak, daha fazla vergi geliri yaratmayı, böylece vatandaşın üzerindeki vergi yükünü azaltmayı planlıyoruz. Ayrıca, bütçemizdeki gereksiz harcamaları kısıp, geri kalan harcamaların da, doğru alanlara harcanmasıyla, maliye politikamıza, tekrar güveni tesis edebileceğimize inanıyoruz. Bir devlet başkanının işi, ekonomiyi yönetmek değildir. Burada da, yamuk bir bakış açısıyla karşı karşıyayız. Onun işi, ekonomiyi yönetenleri yönetmek ve güveni tesis etmek olmalıdır."

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.